Saturday, October 28, 2006

Gozu Uzerimizde


BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.

Kiiiiskanaaanlar catlasin,
kiskananlar catlasin :)))


Cumhuriyet, cumhuriyet, en güzel şey hürriyet
Nice zahmet, nice emek verdi sana bu millet!
Gazimin sen en büyük yadigarısın bana
Nice zahmet, nice emek verdi sana bu millet!

Dalgalansın her tarafta şanlı Türk'ün bayrağı
Korumaktır ve yüceltmek azmimiz bu toprağı!
Bu vatan hiç sensiz olmaz, ey güzel cumhuriyet
Milletim öyle demiştir ; ya ölüm, ya hürriyet!

Friday, October 27, 2006

Pamuk Gibi Bayram, Renkli Gozlu Yegen



Uc senedir ilk defa adam gibi bayram kutladigim icin mutluyum. Ilk defa o gun calismak zorunda kalmadim. Yeni kurulmus olan Rose Garden Turk&Amerikan Kultur Derneginde ramazan dolayisiyla burada oturan Turklerden bir kismi iftar yemekleri vermisti. Hatta onlardan bir tanesine katilabilmistim. Bayramda da kahvalti duzenlediler.

Bayram sabahi otopark oldukca kalabalikti. Gerci Pazartesi gunune denk geldiginden ve calisanlarin bircogu gelemediginden beklenilenden daha az kisi vardi ama olsun. Ben vardim :)

Bayram namazi kilindiktan sonra acik bufe kahvaltimizi ettik. Turk muzigi dinleyip muhabbet ettik. Yeni yuzler gorduk. Peynir, zeytin disinda yine hamarat kadinlarimizin yaptigi borek coreklerden yedik. International Markette neden hic Turk peyniri kalmadiginida bu vesile ile ogrenmis oldum. Hepsini bizimkiler almis :)

Tabi bizdeki bayram 3 gun degil malesef 3 saat surdu. O bile 3 senenin acisini cikartti. Bende kameralara 333 edasiyla guldum bu yuzden. Rusya'dan gelen Alihaskali Turklerden yasli bir teyzenin elini opup sarilmak, rahmetli anneannemi opmek gibi geldi bana.

Resimlerle dolu bir suru pano var. Iftar yemeklerinde cekilenler, cocuklar, bebekler, oyun odasinda oynayan buyumusde kuculmus cocuklar (bunlara bende dahil olucam yakinda cunku bende fotolandim), birde Altin Babalar ve Altin Anneler var. Bu katagori zor bir katagori cunku torunu olmayan giremez. Daha hala cocugum olmadigi dusunulurse oraya resim astirtabilmek icin cooook zamanim var.

Cocuklar icinde disariya su sisme seylerden kiralamislar. Adi nedir bilmiyorum ama hani cocuklar bu kocaman sisme seylerin icine girip ziplayip hopluyorlar. Gerci son dakikalarda koskoca bir adamida icerde ziplarken gordum. Tabi kucaginda bebegi vardi :) Cocuklar icin ise kahvaltidan bile once gelen bir unsur vardi. Pamuk Seker. Cocuklugumun (ve buyuklugumun) en tatli, en yumusak, en agizda eriyen sekeridir o. Onun makinesinide kiralamislar. Buyuk kucuk herkes cubuga sarip sarip yedi. Bende dahil tabi.

Biz burada boyle bayram kutlarken annem ve babamla konustum. Onlarda sabah erkenden obur dunyaya gocen buyuklerini ziyarete gitmisler. Oteki dunyaya gocen kucukleri yanlarinda olmayinca (ablam haric) onlarla avunmaya gitmisler. Sonra eve gideriz, gelen giden olmazsa biz turlariz dediler.

90 senesine kadar omru yeten rahmetli dedem bizde yasadigindan ve ailede, sulalede en buyuk o oldugundan hep bize gelirlerdi. Bizim ev bayramin hergunu dolu olurdu o yuzden. O aramizdan ayrildiktan sonra biz eski aliskanlikla evde beklemeye devam ederdik. Konu komsu ve gelenegi bozmayan bir iki akraba disinda gelenler oldukca seyreklesmisti. Dogal olarak dedemden sonraki buyukler oncelik almislardi. Evlenenlerde cogalinca herkesin oncelikleri degismisti. Sonra alistik tabi.

Oglene kadar geleneksel misafirlerimizi bekler sonra biz cikardik gezmeye. Ilk anne tarafi bitirilirdi cunku Avrupa yakasindan baslar, Anadolu tarafina gecerdik. Bende 3 dayi bir teyze var. Annem en kucukleri. Dolayisiyla boyle kapi kapi gezerken genelde teyzemde herkes bir araya gelirdi. Zaten biz kuzenler hesap yapmaya baslardik daha oraya varmadan. Bakin biz saat bilmem kac gibi orada oluca, sizde dayimi ona gore yonlendirin,sizde orda olun. Teyzemin oldum olasi mutfagi yemek doludur. Yemegim yok dedigi gunler bile en az uc cesti yemek cikartirdi. Birde israrcidir. Ondan da yiyin, bundan da yiyin, bak bu cok guzel oldu. Yemek memek bilmem ama baklavasina bayilirdim. Ben bayiliyorum diye de hep yapardi. Gerci bir kere beni kandirdi. Kendi yapmis gibi gosteridigi baklavayi komusunun yaptigini ogrenince bozulmustum. Artik yoruldum yapamiyorum demisti, affetmistim bende :)

Baba tarafindaki en buyuk kisi ziyarete gidildiginde herkesi gorurduk. Babam tek kardes. Yani bizde has hala veya amca yok ama onlardan daha da tatlilari var. Soyagaci olayina gore bakilinca cok jeneresayon farki var. Zaten herseferinde karistirim ben sirasini. Ama bu buyuk amcamizin 6 cocugu babama kardes olmuslar. Dolayislada bize de amca ve hala. Keyifleri yerindeyse tam bir kakara kikiri hakim surer. Herbiri ayri bir cilgindir. Ben onlara cekmisim zaten catlaklik konusunda :)

Birde bayramdan bayrama ziyaret edilen diger akrabalar vardi. Hani ninimin nimisinin nimisi kategorisine girenler. Iste bu katoridekilere giderken biz uc kardes pek bir huysuzlasirdik. Arabada pazarlik yapmaya baslardik. Cok oturmayalim, en fazla yarim saat, bizi eve birkain siz oyle gidin falan filan..Niyeyse hep az oturalim dedigimiz yerlerden hep gec cikmisizdir. Sonra arabada bunun tartismasi surerdi.

Aslinda keske daha fazla dursaymisiz. Cunku agactaki yasli yapraklar yavas yavas dokuluyor. Ciplak dallari ziyaret edecegimize hala daldayken gitmek her zaman daha anlamli. Cocukluk iste. Yas ilerledikce bazi seyler daha farkli anlamlara burunuyor. Ben konulara dalinca pek cikamiyorum. O yuzden burada kesiyim bu konuyu. Ablama geceyim :)

Ablam bebisi ile resmini yollamis. Karni buyumus tabi biraz daha. Bana doktor ziyaretlerinden sonra kilosunu soyleyince ben ona isimler takiyordum. Parmak cocuk, 1 kalorilik erkek, hamburger ekmegi olarak gelisme gosteriyordu. Simdi biraz daha buyumus ve sandivic ekmegi kadar olmus.

Annem ona yatak takimi dikmis kendi elleriyle. Ablama yatak takimi, tuvalet takimi, dolap icleri gibi seylerde yapmisti becerikli annem. Goren anneme siparis vermeye baslamisti. Oldukca guzel seyler yaratmisti. Bir muddet sonra cok yorulup yeter demisti. Sira banada bir turlu gelmiyor tabi. Ne bana ne erkek kardesime. Biz iki koca kazik bekarlar olarak hala sultan oldugumuzu saniyoruz. Ben hic yanliz sultan duymadim. Ya siz? Neyse, annem bebise yatak takimini hazirlarken oyuncak bir bebek bulmus ve almadan edememis. Benim enistede renkli gozlu. Annemde renkli gozlu bu bebegi gorunce alip yatagin icine yerlestirmis ve ablama oyle vermis. Su sirinlige bakar misiniz lutfen. Bknz:asagisi :P


Sozde azicik bir yazi yazip hemen yatacaktim. Yine doldurmusum sayfayi. Buraya kadar okudunuz mu bari ehehehehehe :)

Sunday, October 22, 2006

Yanni ve Benim Duslerim

Herkesin Ramazan bayramini kutlarm. Kucukler cok seker yemesinler, buyuklerde ceplerindeki akrepleri cikartsinlar :)

Yil 1993. The Piano adli o klasik, o ic yaraliciyi, o suskunluk yaninda o kadar konusan notalar olan o cok odullu filmi seyretmistim. Filmi cok begenip favorilerimin arasina yerlestirmemin en buyuk nedeni ise filmin muzikleriydi. En etkilendigim sahnelerden biriside piyanosu kocasi tarafindan elinden alininca konsolunun uzerine kazidigi piyano tuslariyla hala calmaya devam etmesiydi. Cunku onun icin onemli olan duymak degil hissetmekti.

Akmerkez bizim evede okulada yakindi. Kredili sistem maduru olarak orada cok vakit gecirmisimdir. Bir kere Ulus tarafindaki kapidan girmistim. Beymen tarafindaki yuvarlaktaydim. Oranin en alt katinda bir cafe vardi o zaman. Simdi ne var bilmiyorum. Yuruyen merdivenlerden inerken o cafe'de piyano calan bir genc adam vardi. Caldigi parca ayni The Piano filmindekine benziyordu. E, cahiliz tabi oyle klasikler, klas olan muzikler konusunda. Poplar ve popcular sarmis dort bir yanimi, maykildan almisim borc, abone biletlerim cebimde, bandira bandira dinleyip, kil oluyorum... Gunler boyle geciyor, bizim zamanimizda oyle internet filan herseyi google'dan ara, indir, dinle,yukle, kopyala, yapistir gibi seyler yok. Asagiya indigimde hemen yanina sokulup sonuna kadar dinlemistim. (offf, birden kendimi cok yaslanmis hissettim)

Neyse, bitirincede kimdir bu, parcanin ismi nedir, cok begendim diye sorularimi ve ovgulerimi siraladim. Cocuk Yanni demisti. Ben tabi 'ha' seklinde bir surat ifadesiyle kendisine baktiktan sonra bir kagit uzatip yazmasini rica etmistim.
O gun bugundur karsi kiyilardan komsumuz olan Yanni'yi dinlerim ben. Kopuklu banyo keyiflerimde, uzgun olup aglamak istedigimde, canim sikilmisken hayal kurmak istedigimde, basim agridiginda kendime yaptigim terapide, walkman'de, kaset calarda, MP3'de, okulda, evde, is yerinde... Yani onu tanidigimdan beri hep yanimdaydi.

Lisedeyken bizim sinif pek bir faaldik. Kenidimize biryerlerden bi hocalar bulur oyalanirdik. Hazirlik ve lise 1'de folklor oynamistim. Kirklareli.. Ay o ne zor ayak hareketleridir oyle. Ama cok zevklidir 'karsilama' filan.. Okulumuzun yakinindaki Huzur evinde ilk gosterimizi yapmistik. Sonra okulumuzun yeni ek binasinin acilis toreninde o zamanin Valisi Hayri Kozakcioglu'na sunmustuk gosterimizi pembe kiyafetlerimizle. Lise 2 ve son siniftayken folklor hocamiz artik gelemeyeceginden tiyatro hocasi bulmustuk kendimize. Meric abi.

Sene sonu oynayacagimiz oyun icin tiyatrodan dans ve muzikle ilgili arkadaslarini cagirip oyunda kimi ne rol verecegini onlarla secmisti. Ben dans secmelerine katilan bir kizi canlandiriyordum. Yonetmenimiz Meric, parca seciminide, dansida bana birakmisti.

Kendimi odaya kapatip saatlerce dans ediyordum Yanni'nin 'Desire' adli parcasinda. Havada donmeler, yerlerde surunmeler, sandalye ustunde figurler derken bir turlu sonunu getirememistim. Meric abi 'sen merak etme ben parca bitmeden dansini keserim, hallederiz' demisti. Bende sonuyla ugrasmamistim. Oyun gunu herkes heycandan titrek manda seklindeydi. Benden daha heycanli olan Meric abi, dansimin bitiminden cok daha once davranip, 'tamam, yeterli bu kadar, numaraniz bizde var, size haber verecegiz' gibilerinden repligini soylemisti. Cok begenilmisti oyunda, dansimda. Yani o zamanlarin tabiri ile 5 bin fit yukarlarda ucuyordum artik :) Zaten ortaokuldan beri ne zaman gosteri gibi seyler olsa bana dans hazirlama gorevi verilirdi. Ortaokulda her donem sonu arkadaslarimla dans hazirladigimizi, tiyatro oyunlari hazirladigimizi hatirliyorum. Dersden kaytarmak icinde bahane olurdu.

Bunlari niye yazdigima gelince, youtube'de takiliyordum. Merak etmistim Yanni'den neler var diye. Sonra Kitaro, Michael Nyman, Omer Faruk Tekbilek derken Anadolu Atesine kadar birkac video seyrettim. Erovizyon bizde yapildiginda orada degildim. Oradaki gosterileri sirasinda surekli alkis ve islik seslerini duyunca gozlerim yasardi. Ben onlar Sultan's of the Dance adiyla daha yeni ciktiginda gosterilerini on siralarda izleme sansini elde etmistim. Seyrederken yuregim kabarmis, icim kipir kipir olmustu butun gece. Cok begenmis ve takdir etmistim. Bircok insanin soyledigi gibi "vay be bizden de boyle grup cikarmiymis" demistim. Hatta bir ara basvurmayi bile aklimdan gecirmedim dersem yalan olur :) Muhtesem bir dans grubu, muzikler, secilen danslar, kareografi hersey cok cok guzel. O kadar insanin dumduz bir sira olup, ayni anda ayak hareketlerini yapmasi kolay birsey degildir.

Iste oraya buraya tiklarken aklima ortaokul gunlerim, lise gunlerim, zevklerim, sectiklerim, secmediklerim, olduklarim, olmak istediklerim, olmaliymisim dediklerim geldi.

Ben ressamlarin adlarini eserlerini bilmesemde, resim yapmayi severim ama ressam degilim, sesim yok, herhangi bir muzik aleti calamam, bazi sarkilari bilirim, kimin soyledigini bilmem ama dinlemesini severim, gobek atmasini severim, dansoz degilim, Latin danslarini severim Latino degilim (Tolgahan'la salsa yapmisligim vardir yani ovunmek gibi olmasin ohhooo bohhooo), kendimi odaya kapattigimda tum CD boyunca, cluba gittigimde clup kapanincaya kadar dans ederim, dansci degilim, yazilar yazarim, kitap okurum yazar degilim (onun icin dilbilgisi ve edebiyat dersi almam sart zaten, daha noktali virgul nereye konur onu bilmiyorum ve bu paragraf Ahmet Altan'inkiler gibi cok virgullu ve upuzun oldu, arti birde parantez icleri) , tekstil okudum tekstil isinde degilim, bilgisayar severim, bilgisayarci degilim, ara sira tamir yaparim tamirci degilim, ahsap, canak comlek boyarim, el sanatcisi degilim, incikli cincikli donem odevi hazirlamayi severdim (lise ve universitede tekstil okudugumdan cok arastirmali, bol malzemeli odev olurdu ve benimkiler moda dergileri gibi olurdu) dergi cikartmiyorum...

Ozetle ya ben herseyim, ya ben hicbirseyim. Siz en iyisi benim Akmerkezde duyupta senelerdir dinledigim ve bikmadigim Yanni'nin One Man's Dream'iyle istediginiz moda girin. Cunku ben yazdikca moddan moda girmeye basladim :)

Thursday, October 19, 2006

Canon Beach Pazar Gezintisi

Benim haftasonu pek izinli oldugum gorulmez ama bu yeni patronicem bu ara keyfine gore izin gunleri tayin ediyor, bende pek sikayetci olmuyorum halimden. Haftaici Pazar gunu icin planladigimiz gibi okyanusa gitmeye karar verdik kizlarla. Bir senedir tanidigim 'kod adi' Gigi olan Turk kiz arkadasim ve iki yeni Turk au-pair kizlarla birlikte keyif yapacaktik.

Butun hafta idare eder bir sicaklikta olan hava, Cumartesi aksami itibari ile degismeye karar verdi. Gece yatmadan once baslamisti yagmur yagmaya. Pazar sabahi kalktigimda yagmaya devam ediyordu aynen havadurumunda soyledikleri gibi.

Portland yagmuru bir basladimi bitmek bilmez. Gigi’yi arayip kizlar hala okyanusa gitmek istiyor mu diye yoklama cektirdim, istiyorlardi. Zaten yapacak baska ne eglencemiz vardi ki. Onlari downtown’dan aldiktan sonar ciktik yola. Benim Kulusturzadelerden Toyota Pasa sulalesine mensub 17 yasindaki gencecik! Corolla hanimkizim epey bir zorlandi giderken. En fazla 30 dakiklik yol katetmisti bugune kadar. Bu seferki sinavi 2 saate yakin ve inisli cikisli yollar olunca zorlandi tabi. Bazi anlarda gaza bastim bastim cikmadi o ibre yukari. Kizim inleye inleye gitti yollari. Tabi ben onu “hadi kizim, yapabilirsin kizim, sana guveniyorum kizim” seklinde tesvik edici sozlerle gaza getirdim.


Gittigimiz yer Portland’a yaklasik 2 saat araba yolculuguyla gidilen Pasifik Okyanusundaki sahil kasablarindan birisiydi. Canon Beach denen bu yer kucuk yazlik bir mekan. Kisin kalanlar daha cok emekli kisiler veya doga ile basbasa olmayi seven maceracilardan olusuyor. Guzel havalarda buralar tiklim tiklim oluyor(mus, ben daha o sicaklarda gidemedim). Yaklasik 9 mil uzunlugunda sahilde yuruyus yapanlar, voleybol, frizbi oynayanlar, kopekleriyle gezenler, suya giren kopekler, ucurtma ucuran insanlarla dolu oluyor. Kis aylarinda haliyle okyanus oldugundan dolayi daha soguk oluyor. Nasil bize soguk hava kutlesi Balkanlardan geliyorsa, Oregon’a da hep buradan soguk hava geliyor.

Merkezde kucuk kucuk dukkanlar, restoranlar var. Diger yerler su filmlerde gordugumuz okyanus evlerinden iste. Luks olanida var dokuk olani da var. Yazin kiralamak icin Rental Beach House’lar var. Insallah onu yapmakda kismet olur. Bu kadar abartilmis on bilgiden sonra herzamanki detayli yazima geri doneyim.

Yagmurlu ve bol cene calmali yolculuktan sonra okyanus kiyisinin gunesli olmasi bizim icin guzel bir supriz oldu. Pasifik okyanusunun bu kismi yaz bile olsa hep soguktur. O yuzden kalin kazaklar, montlar seklinde hazirlikli gelmistik ama havanin guzelligiyle botlarimizi cikarip ayaklarimizi suya soktuk. Biraz civi gibiydi ama biz daha civiydik o gun. Kendimizi eglenmeye programlamistik.

Kumlara ayak basar basmak her birimizin yaptigi tek sey vardi. Elimizde cubuklarla kumlara adimizi yazmak.Her birimizde kamera olunca orada oldugumuz sure icersinde cart curt foto cektik. Kim kimin makinasinda, kim kimi cekiyor belli degil bir durum vardi. Gigi’nin verdigi direktiflere gore o pozdan bu poza resimler cektik. Onun kamerasinda ki bir ozellik 16 kareyi pespese cekebiliyormus. Iste o sapik resimlerim onun kamerasinda. Bilare bana iletince bende buraya aktaririm.


Birde Turk Filmi cektik. Onumuzde su, kim deniz uclusu olunca nasil olurda bu romantik Turk filmi karelerini unutabilirdik ki. Ben ve Bursali 16 E. ilk ikiliydik. Sonra Gigi ve Istanbul'lu 34 E. bas aktorler oldular. Yavaslatilmis sekilde kosup birbirimize ulasinca ben kizi kucagima alip dondurdugum. Beklenmedik bir hareket yaptigim icin kiz gulmekten koptu.

O kadar azinca yorulduk tabi. Kendimizi kumlara attik. Bir Pasifik Hatirasi resmide oyle cektik. Sonra 34 E. Basinin ustunde amuda kalkti, ben parendeler attim koca sahilin yumusak ama islanmis kumlarinda. Hizimi alamadim birde ellerimin ustunde amuda kalktim. Hala kalkabildigime sasirdim dogrusu. Ne de olsa vucut agirlasti sekilde goruldugu gibi. Belediye her ne kadar izin vermesede ben kat cikmaya devam ediyorum. Veranda(gobek), Balkon(mide), Cati kati (ikiz odalar), e tabi olmusken birde tam olsun dusuncesiyle kocaman bir arka bahce(popo).

Acikma sinyalleriyle birlikte geri donus hazirligimiza gectik. Dukkanlari soyle bir turlayalim derken yagmur baslayinca vazgectik ve arabaya atlayip yol uzerinde bulunan yemek yiyecegimiz yere gittik. Okyanusdayken yagmura yakalanmama mutlulugu yerini benim kulusturzadelerinden Corollam yine 40 miles’in uzerine cikmaya zorlaninca bende insallah yolda birakmaz panigine birakti.

. Gigi arkadasda yemek yerlerini karistirinca benim daha onceden gitmis oldugum kutuklu yere gittik. Eger tiklarsaniz resimlerine ulasabilirsiniz. Buranin ozelligi sadece kocaman kutuklerden olusmasi. Agac isinde olan bir ailenin sahip oldugu bu restoranin catiyi tutan o kocaman kutugu Amerikanin en buyuk olanimiymis neymis. Masalarda aynen tonlarca agirlikta ve uzun olan kutuklerden olusuyor. Upuzun testereler, agac malzemeleri, resimleri ile muze gibi bir yer. Yine kocaman kutuklerden agactan oyma heykeller yapmislar. Bizde resimlerden goruldugu uzere ustune cikip poz verdik. Restoranin arkasindan ise kucuk bir dere akiyor. Sonbaharin degisik renklere burudugu agaclarla resim cekilmeyi ihmal etmedik tabi.

Yemeklerimiz gelene kadar sominenin basina gecip isindik. Buz gibi soguk okyanusta ayaklarimiz cibil cibil dans ederken neredeyse baldirlarimiza kadar islanmistik. Resim cekmeye devam ettik. Kameralarin pili bitti bizim piller bitmedi.


Donus yolculugumuz yorgunluktan biraz daha sessiz gecti ama kahve icmeden gitmedik evlere. Kardesimde bize katildi. Bu kahve hipilerin oturdugu bolgede yer aliyor. Cok sevdigimiz bir yer cunku yazin bahcesi cok keyifli oluyor. Burada yerler musait olmasina regmen cok yerde oyle disariya masa atma olayi fazla yok. Iki uc masayla idare eder cogunlugu.

Burasi bize bizim oralarin kafelerini, caybahcelerini hatirlatiyor. Ici ise Taksim'deki kafeler tarzinda. Eski tarzda bir ev, duvara asilmis duvar halisi, tahta sandalye ve masalar, kumas ve kagit kaplama duvarlar...Cesitli tutunlerle nargile icebileceginiz gibi meze cesitleriyle sarap yudumlayabilir veya kahvenizin tadini cikarabilirsiniz. Kis ayi icinde yanlari acik, ustu kapali ama kocaman bir isiticisi olan bir bolum yapmislar. Isiticinin tam tepemizde olmasi bizim yorgunlugumuzun uzerine birde mayisiklik ekleyince artik eve donme saatimiz gelip catmisti. Burada cekildigimiz toplu foto henuz bana ulasmadigindan kotamiyorum. Bir dahaki sefere insallah.

Uzerimde tatli bir yorgunluka eve dondugumde cok mutluydum. Tum gun deli gibi yagmur yagmis olan Portland yerine okyanusun serin ama gunesli ve deniz kokan havasi cok guzeldi.

Wednesday, October 18, 2006

Eslestirme Oyunu Resmi

NiLLY'nin Erkek Klubu

O kadar gevezelik yaparken resmi asagidaki posta eklemeyi unutmusum. Hala cozemedigim bir durum var zaten. Nedense yaziyi yazmadan once resmi eklemezsem bir daha ekleyemiyorum! Buyutmek icin ustune tikla. Sansli gunundeysen buyur. Bazen onu da yapmiyor, beni gicik ediyo...

Eslestirmece Oyunu ve Nasil Yorum Yazilir Tarifi

Ben karakalemle ellerim kapkara oluncaya kadar ciziktirirken hic erkek cizmedigimi farkederek onlari cizmeye karar vermistim.

Her tipten olsun diyerekten iste su asagidakileri cizdim. Birde yanliz kalmasinlar diye onlara benzer, anlasanilecekleri tipler eklemistim. Kendimce eslestirmistim onlari.

Sizlerde eslestirip bana yorumda yazin diye numaralandirdim. Su secenekleri yapabilrisiniz:

1. Kim kiminle anlasir, arkadas olur, takilir, kanki olur vesaire vesarie
2. Kim kiminle anlasamaz
3. Kim daha gay
4. Kim daha errrkek
5. Kim daha yakisikli
6. Kim daha cirkin
7. Kime ne isim gider

Siz bununla oyalanirken ben Pazar gunu yaptigim gezinin yazisini ve resimlerini ayarliyor olacagim.

Bu arada yorum "yazmak istiyorum ama beceremiyorum, ille de uyelik istiyor" diyen arkadaslarima nasil yapacaklarini hemen anlatayim.

1. Yazilarin sonunda comments denen kisma tikliyorsunuz. Boylece acilan sayfada yorumlari gorebiliyorsunuz.
2. Hemen sagda yorum yazabilmeniz icin beyaz bir bolum var. Hani su tepesinde Leave your comment denen yer. Iste oraya yazacaklarinizi yaziliyorsunuz.
3. Altinda bulunan choose an identy kisminda uc seceneginiz var.
Birincisi, eger sizde blogger sahibi iseniz ve log in yaptiysaniz sizin isminizle cikiyor.
Ikincisi other secenegi. Buna tikladiginizda sizden uye degildeniz uye olmanizi istiyor.
Ucuncusu Ananymous. Yani yazari belli degil, herhangi biri yani uye olmak
istemeyenlerdenseniz bu durumda onu tikliyorsunuz. Tabi buna okey vermeden once yorum
yazdiginiz kisma bir zahmet kim oldugunuzu yaziyorsunuz.
4.E, onu da yaptim hala birsey olmadi diyorsaniz demek ki Word Verification denen yardeki harfler ya yazmadiniz, ya da yanlis yazdiniz demektir. Guvenlik zimbirlilari icin her bir seyde o harfleri yazmanizi istiyorlar.

Ille de kimligimi ortaliga cikartmam derseniz, sizi taniyabilecegim bir sekilede birsey yaziyorsunuz. Siz birde ona kafa yormayin diye alin size hazir ornekler:

Kuzen S. (Iskoc'un kizi), Kuzen N. (Ceyar'in kizi), kuzen H. (A. dayinin kizi) seklinde akrabalik derecenizi belli edebilirsiniz. Eger ayni aileden ayni harfle basalayanlardansaniz yas olarak buyukten kucuge siralayabilirsiniz 1 numara, 2 numara, 3 numara.. Baba tarafindansan 5 kardesin 3.sunun ikincisininkiyim dersende anlarim :) (allah'tan ondan sonrasi henuz yok) Zincirleme isim tamlamasi gibi.

Birinci derecedeki aile bireylerinden en sadik ziyaretcim birtanecik ablacim Sister diyor zaten, digerleride canimcik 1, canimcik 2, cicimcik 3 veya Y. seklinde olaya katilabilirler yani.

Dondikicilerden E, veya N, veya I derseniz ben kim oldugunuzu anlarim.

Oregon'dansaniz Istanbullu yeni E, veya kisaca 34 E, Bursali E veya kisaca 16 E. derseniz anlarim. Diger E zaten sadece E. yaziyor. Gigi dersen, Iron dersen anlarim.

Eski isyerimdenseniz Para Babasi veya Melek, Ayisigi, NazoTheKikirdek, Nazo'nun guzelleri bir numara, iki numara derseniz ben yine anlarim.

Minnosumsan minnos de ben anlarim, kucuk boysan Me yaz anlarim.

Bildircinsan ben zaten bir balkabagi olarak anlarim.

Yenizelanda'liysan Stefanickha dersen anlarim, kocasiysan, Was Here dersen anlarim.

Marmaristen bildirirseniz, Ohans'dan, Cadin'dan, Kapo'dan, Sultan'dan anlarim.
Elma dersen cikarim, armut dersen cikmam.

E, daha ne diyim. Size tanitacak kimliklerinizi bile verecek kadar comert bir aciklama yazdim. Sizde artik bir zahmet yorumlarinizi yazmayi becerin :)

Oldu ki tanismiyoruz, siz yinede yazin. Tanismis oluruz :)

Aklima gelmeyenler varsa onlarda yazip hatirlatsin pilizzzzzz. Bu kadar aciklamadan sonra hala off beceremedim, cok zor, ay olmadi, usendim diyorsaniz. E, PES YANI diyorum.

Oyyy, yoruldum. Hadi eyvellah benden.

Friday, October 13, 2006

Arkadasim Ilham ve Akrilik

Bazen gunlerim cok monotonlasir, anlamsizlasir veya canim cok bir sIkilir. Arkadasim ilham geldiyse cizerim, boyarim, karistirir kesfederim. Iste oyle anlarimda yaptiklarimdan ornekler var bu iki postumda. 

Turkiye'de de yapardim ben bunlari. Hatta canim babacim bana sovalye bile hediye etmisti ben boyle boyamayi seviyorum diye. O zamanlar kendimi pek bir ressam, pek bir Asmalik Konak'in Bahar'i gibi hissederdim. Tual disinda ahsaplar, canaklar boyardim. Hatta abartip bahceden dallar toplayip onlari bile boyayip isyerindeki odami suslemisligim vardir yani. Iste size Amerika'daki sikilgan gunlerimde yaptiklarim. Fotograflarini cekince biraz parladilar. Bunlari yaparken oyalanmis oluyorum, sIkintilarimdan kurtuluyorum. Nacizhane eserlerimi goren bazi arkadaslar satip para kazansana diyorlar ama ben bunlardan ayrilamiyorum ki :)
Ya siz neler yapiyorsunuz?
Tual uzerine akrilik boya ile yaptiklarim:

SEVDIKLERIM
Bu resim benim sevdigim seyleri anlatiyor. Deniz Feneri, balik, muzik, dans etmek, yaz mevsimi, ask, dondurma, yazi yazmak, resim yapmak, deniz kabuklari, nazar boncugu (ki bu resimde olma nedeni benim o kismi bozmus olmam ve birseylerle kapatmaya calismamdir)... Ellerde benim ellerim zaten. Icimde disimda bu resimde :)
FISH EYE
Baliklarin sekli bana gozu animsattigi icin bu ikisini birlestirsem nasil olur demistim. Iste boyle oldu :)



BAHCE'DE GEZINTI
Pek bir geysa cizesim vardi 'Bir Geysa'nin Anilari' ciktiginda. Ne kitabini henuz okuyabilmistim ne de filmini seyredebilmistim. Ama illede yapasim vardi. Yaptim birseyler. Yuzu cok orantisiz gorunuyor. Aslinda profilden bir yuzdu fakat ust uste yaptigim hatalari duzelticem diye mahvetmistim. En son kasik kadar kalinca yeter artik deyip ugrasmaktan vazgecmistim.


MASKE
Maskeleri cok sevmeme ragmen bir turlu paraya kiyip alamazdim. Eski karsi komsumuzunkilere bakip bakip bir gun benimde olacak derdim. Baktim ki alamiyorum, en sonunda kendim boyadim. Agac oymayi bilsem onuda yapicam ama alet edevat lazim :)

NILLY'nin RA'si
Ra'nin kitap serileri cikmadan once Wilbur Smith adli yazarin Misir maceralarini okurdum. Sonra Ra serisi cikti. Pesinden Tutankamon ve Musa, sonra 7. Papirus gibi enerji ile ilgili romanlar filan derken bayagi bir takmistim Misir'a. Birgun gidebilirim umarim. Simdilik kendi boyadiklarimla yetiniyorum.


Karakalem ve Photoshop

Karakalem Ciziktirlediklerim
KAYIK
Benim en begendigim calismam. Belki de durgun suyun verdigi sakinlik ve huzurdan dolayi :)
BALIKCI COCUK
Bu da bana yazin tatil keyfi yapan cocuklari animsatiyor.
FAYTON
Ben at gibi detayli seyler pek beceremem ama deniyim bir bakalim neler cikacak demistim. Oyle kafadan sallama at ve fayton ancak bu kadar becerebiliyorum.


Adobe Photoshop'ta fotograflarin orasini burasini kes, yapistir, yamult, duzeltlerden sikilmaya baslmak uzereyken degisik firca cesitlerini ve pattern'leri kesfettikten sonra yaptiklarim.

ALONE

Burada seladen akan suyun gurultusunu hayal ediyorum. Bazen kalabaligin ve seslerin icinde bile yanliziz.


END OF DAY

Gole acilan bir derecik, agaclar, dag, gol evi ve yaklasan aksamin dingilligi. Keske simdi orada olsam.


Wednesday, October 11, 2006

Nilly The Crak-Brained

Banu sagolsun, Pamugu buldum. Pamuk'un sitesinden de linklere tiklayinca gece gece kikirdedim. Iste beni kikirdeten sebep:

1. RedNil
2. Niyonce

Cok eglendim. Sizde deneyin. Cokda basit. Ana sayfada soldan kendinize uygun bir tanesini secin. Sonra resminizi yukleyin. Sonra yuzunuzun seklini yapin. Acilan sayfada oklarla degisiklikler yapabilirsiniz. En son sayfada da muzik esliginde kendinizi oynatin, ziplatin, muziginizi degistirin. Sonrada arkadaslariniza yollayin.

Bu sitedede yine resminizi yukleyip kendinizi bebek, genc, yasli, zenci, asyali, maymunumsu, sarhos gorebilirsiniz. Bu da cok eglenceliydi. Ama bunun kopyalama kismi calismadigindan dolayi malesef kimseye gonderemedim. Siz kendi resimlerinizle oynayin. Kardesimin yasligiligin babama ve dayima benzedigini gordum. Kendimin bebek tipi cok sekerdi ama yasliligim cok kirisikti :)

Hadi durmayin, deneyin.

Tuesday, October 10, 2006

Kac zamandir unutuyorum benim su clipkaturlerimi. Aklima gelmisken ekliyim bir tane daha dedim.

Bu aksam iftar yemegindeydik. Gecen ay burada Turk Dernegi acildi. Ramazan dolayisiyla dileyen kisiler yemek veriyorlar. Kulaktan kulaga yayilarak iletisim saglaniyor su anda. Ama herhalde yakin bir zamana kadar insanlar birbirlerini tanidikca iletisim icin maillesme kanalina gecilir. Bu aksam yemegi veren benim eski patronumdu. Off gunum oldugu icin ilk defa bir organizasyona katilmis bulundum. Turkum, dogruyum, cok mutluyum :)

Bugun tatli iki kizla tanistim. Ikiside cocuk bakicisi olarak gelmisler. Benim geldigim ajansla gelmediklerine cok sevindim. Allah kurtarmis :) Biri Bursa'dan gelmis ve 10 aydir burada, digeri Istanbuldan ve daha ucuncu haftasi. Etrafimda bicir bicir insanlar gormeyi ozlemisim. Simdiden carsamba ve cumartesi icin randevumuz var. Gigi'mi yazmadan gecmiyim bu arada. Seker insan Gigi, Rusya'dan gelmis Alihaskali yasli bir teyzenin elini operek kendi Rahmetli ananesini opmus gibi hissetti. Gurbet iste, biz buralarda her birseyle oyalamaya, birseyleri birseylere, bir yerleri biryerlere ve birilerini birilerine benzetip duruyoruz :)

Sozde bir clipkatur birakip cikacaktim yine dayanamadim.

Kizlar, hosgeldiniz, iyi ki geldiniz.
























Cilekler, cikolatalar, kalpler, yuzler ve tabiki sozler sonradan eklenmistir. Bir tane daha yapmistim ama onu Kristal'in donusune sakliyorum. Onu tanimadan once yapmistim ama onun ismine cok uygun dusmus.

Kopyalamak, baskalarina forwardlamak, alip desktopuna koymak, screen saver yapmak, arkadasina bahsetmek SERBESTTIR. Bakarsiniz sayenizde kesfedilirim canimmmmm :)Elimden bir tutan olur, beni reklam dunyasina veya karikatur dergilerine filan alirlar, hatta sonrasinda CMYLMZ gibi stand-up filan yaparim. (gerci ben sit-down olarak yapmayi tercih ederim,cok ayakta kalinca sirtim agriyor, eheheheehe)
Offf, hadi vedalas artik blogunla. Gorememisin bir blogu olmus, sonra olan digerlerine olmus...Hadi git zibar yat, uykusu gelesiciye, hadiiiii!

Monday, October 09, 2006

Giris, Gelisme ve Sonuc Ararsan Bu Yazida BULAMAZSIN!

Yaptigim yemekler icin boyle dediler. Ben tabi isde oldugum icin onlar yedikten sonra eve ancak gelebildim. Ben gittigimde kahvelerini iciyorlardi. Sonra cay ve tatli derken erkenden gittiler.

Genelde ramazanda eger iftara misafirler varsa, o tantana icersinde cok zaman gecti diye dusunurdum. Halbuki iftar genelde erken bir saatte acildigi icin ve sanki butun gece bizim degilmiscesine deli gibi yemek ve yemek sonrasi zimbirtilar yenildigi icin sanki saatler gecmis gibi gelirdi. Saate bakarsin saat daha dokuz filandir.

Tabi iftara yetisememe durumlarida cok yasanirdi. Trafikte kalirsin bir turlu gidecegin yere varamazsin. Bazi isyerleri ramazan dolayisiyla oruc tutanlari, oglen yemegi molasi vermek yerine erken evlerine gonderir . Tabi oruc tutmayan uyaniklarda eve erken gitme cabasina girip onlarda trafige karisinca ortalik corbaya doner iftardan once. Top atildiktan sonrada o kadar trafik nereye kaybolmus anlamazsiniz.

Neyse, gelelim ben ne yaptimlara. Aman napiyim canim ayni seyler. Ise git, eve gel, yemek ye, Tv seyret, yat, kalk... Bugun yagmur yagdigindan mall insan seline ugramisti. Mall'un icine bir de polis arabasi, ambulans ve itfaye koymuslar tanitim amacli. O yuzden coluk cocuk ma-aile herkes oradaydi.

Eve gelince bizim Dost Bey (kopegimiz olur kendileri) beni zivanadan cikartti herzamanki gibi. Zaten o zivanaya nasil girdim bende bilmiyorum cunku zivana ne onu bilmiyorum! Ne zaman yemek yesem pesimde dolanip ayaklarimin altina kivriliyor ya yere birsey dokersem diye. Bunu daha oncede yazmistim sanirim. Artik yeni yontemler gelistirdi. Eger masada yenilecek birsey varsa sandalyeye ayaklarini koyup masaya erisiyor ve yalanmaya basliyor. Tezgahda varsa burnu ile oralari kokluyor. Yakinda balerin gibi patilerinin uzerinde dolanmaya baslarsa sasirmicam yani. Hani erkek cocuk halaya cekermis ya, kopekde benim erkek kardesimin ya, bana mi cekmis acaba dedim ama yok sekerim, ben acayip yemek secerim. Bu yemek filan secmiyor. Ne varsa atliyor.

Malum kisa girdik diye diziler, programlar bir bir yeni yayin donemlerine gectiler. Ibekingim de bu konuyu islemisdi gecenlerde. Onun dedigi Lost'a bir baslayamadim. Ona da baslasam haftanin butun gunlerini dolduracagim. Boylece film kiralamaktan kurtuluruz :) Mesela daha Heroes ve Studio 60 var ama onlarada baslarsam coach potatos kivamina giricem tam anlamiyla. Simdilik Pazar, Pazartesi ve Persembeleri benim dizi gunlerim oldu. (Evet, malesef yapacak daha eglenceli birseyim yok su ara)

Pazar aksami seyredecek cok sey var. Kamera arkasi goruntulerinin gosterildigi programla basliyor. Onunla kahkahalarimi attiktan sonra Extreme Make Over-Home Edition programiyla salya sumuk agliyorum. Bu programda yardima ihtiyac olan bir aile belirleyip onlari bir haftaligina tatile yolluyorlar. Bu sure icersinde evlerini tamamen yikip yerine yenisini yapiyorlar. Aile bireylerinin zevkleri goz onune alinarak odalar dekore ediliyor. Arka bahceler, eglence odalari falan derken muhtesem bir eve geri donuyor ev sahipleri. Bunun yani sira ev ve fatura odemelerine yardimcida oluyorlar. Sectikleri ailelerin oykuleri dramatik oluyor ve mahalledeki komsularininda yardimiyla bu isi gerceklestiriyorlar.

Ondan sonra sizlerinde CNBC-E'de takip ettiginizi tahmin ettigim Desperate House Wives'i seyrediyorum. Pesinden bu aksam ucuncu bolumunu seyrettigim Calista Flockhart'in oynadigi Brothers&Sisters basliyor. Eski bir Ally MacBeal takipcisi oldugum icin bu diziyi seyredeceklerim arasina koymustum. Ondan sonra serbest saatlerim yani blog saatlerim :)

Pazartesi aksami ise yakalarsam biraz Wife Swap diye bir programa bakiyorum. Burada birbirinden farkli ailelerin anneleri 2 haftaligina ev degistiriyorlar. Ilk hafta diger ailenin yasamini ogreniyorlar ve onlarin kurallariyla yasiyorlar ikinci hafta ise onlar kendi kurallarini koyuyorlar. Bazen o kadar enteresan aliskanliklari olan aileler gosteriyorlar ki inanamiyorum. Bizde de bu kadar garip aliskanliklari olanlar varmi diye dusunmeden edemiyorum.

Gecen sezon seyrettigim 'What About Brain' adli dizi yarin itibari ile tekrar basliyor. Turkiye'de de yayinlanan 7 Heaven diye bir dizi vardi ikizler dahil yedi cocuklu bir aile (Peder baba) ile ilgili dizideki yakisikli abi bu dizinin ana karakteri. En iyi arkadasinin yakinda evlenmek uzere oldugu kiza asik olan ve grupta tek bekar kalmis olan Brain'in gercek aski mi yoksa en iyi arkadasini mi sececegini seyredecegiz bu sezon.

Gecen sezon Pazartesi yayinlanan Grey's Anatomy Persembe'ye alindi. Ondan sonra da 6 Degrees diye yeni bir dizi var. NewYork'da yasayan birkac kisinin hayatlarinin dolayli olarak birbirlerini nasil etkiledigini izeleyegiz. (Bu arada farkettim hep ayni kanali seyrediyormusum. Bunlarin hepsi ABC'de yayinlaniyor)

Hakikatten acaba yolda gordugumuz kac kisi ile hayatlarimiz bir yerlerde kesisiyor. Benim buraya geldigimden beri garip rastlantilarla kesisiyor. Turkiye'de dil okulunda calisirken Avustralyali bir ogretmenle surekli takilirdik. O kendine Turk bir erkek arkadas bulup onunla evlenmis ve Avustralya'ta tasinmislardi. Denver'da yasadigimda orada gorustugum arkadasimin kiz kardesinin bir donem bu cocukla ciktigini ogrendim. Cocuk universiteyi Boulder'da okumus ve o sekilde tanismislar. Nereden nereye.

Ben Denver'a gelmeden once bu abla-kardesleri tanimazken babamin ilkokuldan arkadasinin Denver'a tasindigini ogrenmis, buraya geldigimde onunla kontak kurmus, onun bir oglu oldugunu ogrenmis ve oglununda esiyle tanismistim. O es, iste bu abla olup, benim en iyi arkadasim oluvermisti. Meger biz ayni donemlerde Cinarcik sokaklarinda cirit atarmisiz, meger biz ayni donemlerde Bodrum'da tatile gidermis ve hatta ayni barlara takilirmisiz, hatta annem onlarin bir iki akrabasini tanirmis...Kocasiyla uzaktan akrabaligimiz var derken neredeyse onlarla akraba cikicaz. Aslinda kizkardeslerinden birini ikna edebilsem baya bir akraba olucaz ama evlenmeye yanasmiyor ikiside :) Kuzen uzerinde calismalar yapicaz ama o da tam deli yasinda, o hic yanasmaz :) Baktik oyle yakin bir zamanda yapamiyoruz, dogacak yegenimi arkadasimin kizina ayarlariz. Kiz 5 yas kadar buyuk olacak ama cagimizida boyle yas farklarinin bir onemi kalmadi di mi Minnosum :) Gecen sene bizimkiler babasini ziyarete gitmislerdi. Bu senede onlarin annesi bizimkilere ziyarete gitti. Birbirini tanimayan insanlar birbirlerinin hayatlarina dolayli yoldan girmis oldular ve herkes bu durumdan memnun gorunuyor. Umuyorum ki hayat boyuda devam eder. Burada veya Turkiye'de.

Yine cenem dustu. Ornekler cokda yazmaya devam edersem yine gun isirken kendimi yatakta bulucam. O yuzden hadi bana eyvallah.

Friday, October 06, 2006

Iftar'a Misafir

Bugun danalar sarmis bostani seklinde 10'da uyanmis olmama ragmen, kov bostanci danayi kivamina erisemedigimden 12'ye kadar uyudum. Ne de olsa gec gidicez ya ise, sallan Nilly sallan.

Bir zahmet kalktiktan sonra yaptigim ilk sey internetin basina oturmak zaten. Ne mailler gelmis, yorum atan olmus mu (nerdeeeeee), haberler neler vesaire...

Kahvemizde bittigi ve almayi unuttugum icin kahvalti bile canim etmek istemiyordu. Aksamdan kalan ivir zivir bulasigini yikadiktan sonra nihayet kahvalti olayina girdim.

Denver'daki Turk bakkalindan aldigim kasar peynirini sandovic (sunu da yazmayi bir beceremem, sandevic, sandovic, sandavuc, ne alengilli bir kelime bu yaaa) ekmegine koyup domates dilimleri ve ketcapla yengen kivaminda kizarttim. Burada Safeway (biz ona kendi aramizda Seyfi Bey diyoruz, birde Fred Meyer var ona da Ferit Bey diyoruz, di mi anneeee) supermarketinin bufesinden hazir yemek alabiliyor ve tost cesitleri yaptirtabiliyorsunuz. Ben calisan kisiden domates ve ketcap koymasini istedigmde 'emin misiniz?' ifadesi olusuyor yuzlerinde ve ikinci defa 'ketcap?' diye soruyolar. Sonrada tost makinasina sokmadan once mi sonra mi ekliyim diyede soruyorlar. Aynisini Denver'daki arkadasimada soruyorlarmis. Yengen kizim yengen o, sen bilmezsin bizim oralarda ne hatun yemekler vardir. Dilber dudagi, Kumru, Kadinbudu kofte, Ayse Fasulye ve aklima simdi gelmeyen bir suru yemek cesidi. Neyseeee...

Cuma aksami icin kardesim 2 arkadasimizi iftara cagirmisti ama kilini kipirdattigi yoktu. Arayip sordum:
Zirrrrrrr
-Aluuuuuu.
-Naber, nasil gidiyor is? Kesin gelecekler mi aksam?
-Evet.
-Ne yapalim?
-Istek yaptilar zaten. gecen seferki gibi kuru fasulye ve pilav istediler.
-Baska birsey yapmayalim mi, tavuk filan mesela?
-Ya, cacik istiyor canim, cacikla ne giderse onu yap.
-Tavuk sote yapayim bari. Cacikla gider o da.
-Sote neydi lan?
-Hani kucuk kucuk dogruyorsun, biberli ve hafif sulu oluyor ya.
-Hee, anladim. Evet ondan yap.

Dus aldiktan sonra bir 10 dakikayi sacima fon cekmekle ugrassam mi, kendi halinde mi biraksam seceneklerine kafa patlatmakla harcadiktan sonra bir 20 dakikayida fon cekmekle harcadim. Oje tazele, makyaj yap, giyin, kopegi cise cikar derken nerdeyse ise gitme saatim geldi. Markete gitsem kesin gec kalicam. Aksam is cikisi gitsem, bu sefer dizilerimi kaciricam (grey's anatomy ve yeni dizi 6 degree). Ise gec kalmamak icin is cikisi secenegini secerek sabah icemedigim kahvemi ogleden sonra keyif kahvesi olarak gunesli bir aksamustunde yudumladiktan sonra ise gittim.

Is arkadasim April, kadinin birine tam $ 473.96 lik 3 buyuk, bir kucuk toka ve 2 sac satti. Kadinda zaten yeteri kadar aksesuar vardi, her biri paril paril parlayan yuzukler, kolyeler, bilezikler... Sanirim Ruskiydi. Sadece buyuk tokalarin tanesi $135.99. Cussss di mi??? Ya ben taktim bu ise. Durup durup bunlari yaziyorum ama icim aciyor onlara verilen paraya. Gayet guzel ve sIklar ama ne gerek var bir tokaya o kadar para vermeye yaa. Yok anacim benden ticaret adami olmaz. Yufkayim ben.

Ilk defa saat 9'da kioskun perdelerini cekebildim. Her aksam gec kapatiyordum son dakika musterileri yuzunden. Neyse eve ugrayip kiraladigimiz filmleri vermek uzere onlari aldiktan sonra dogru international markete gittim. 10'da kapanacaklar diye hizli hizli alacaklarimi aldim ve artik kapaniyoruz anonsu ile birlikte kasaya geldim. Adam kasada aldiklarimi bib biblerken ben gittim geldim bir sey daha ekledim sepete. Adama da dedim, 'biliyorum son dakika musterilerinden nefret ediyorsun, bende oyle.' 'Yok', dedi adamcagiz, 'en gec 10 dakika icinde bizde cikmis olucaz zaten' dedi. Valla gecen Cuma aksami ben 9:40'a kadar son dakika musterilerine bakmis ve mal sayimi, kasa sayimi derken 10:30da ancak cikabilmistim icimden bol kufurler ederekten!

Oradan videocuya gidip yine en az bir 20 dakika film secmekle oyalandim. A'dan Z'ye dolasiyorum, raflari ezberledim sayilir artik. Sonunda 3 tane film secerek ciktim. Eve geldince alelacele kardesimin yaptigi super lezzetli bulgur pilavini yedikten sonra mutfaktan cikamadim.

Once yarim yarim yemekler kalmis tencereleri yikadim. Malum yeni yemelr icin tencere lazim. Sonra soganlar, biberler dogranirken tavuklari mikrodalgada cozdurdum. Kurufasulyeyi daha onceden haslayip buzluga attigim icin en azindan haslamakla vakit kaybetmemis oldum. Cozulen tavuklari kup kup dogradim. Onuda hallettikten sonra sira geldi tatli isine.

Gecen sefer markete gittimgde Ege kadayifi bulup almistim. Bende sanki bir daha ki gelisimde bulamazmisim gibi Turk mali gordugum herseye yapisiyorum. Zaten en cok bu markete para bayiliyorum o yuzden. Serbeti sutlede yapilabilirmis. Oyle denedim bende. Bakalim nasil olacak tadi. Oyle firinda yaptigim cok fazla birsey olmadigi icin cok derin olmayan dikdortgen tepsimden baska birseyde yok. Her nekadar serbeti uzerlerinden gezdirsemde kayiflarin tepesi kuru kaldi gibi geliyor bana. Yarin aksam yorumlara gore anliyacagiz durumu.

Ben birde mesela yemege oturmadan o hazirlik asamasinda nasil oldugunu anlayamadan cikardigim dag gibi bulasigi kaldirmadan rahat edemiyorum. Gerci bu aksam oyle bir durum soz konusu degil ama cikan bulasiklarida yika, tezgahi sil, bezleri yika filan derken saat 12:50'de ancak popom koltuk yuzu gordu. Gerci koltukda degil, sandalye. Daha mail ve blog bakicaz di mi yani. Pilavida yarin ise gitmeden yaparsam iftara hazirim. Salatayida artik kucuk bey dusunsun.

Ya ben abartiyorum iste herseyi. Yine saat neredeyse 4 oldu ya. Offf, ne zaman duzene sokucam ben uykumu? Gece kusuyum iste. Simdi diyeceksiniz ki 12ye kadar uyursan bolye olur. Aslinda cogu insan gibi 6-8 saat arasi uyuyorum iste. Dunde 4du uyudugumda. Napiyim geceleri daha cok seviyorum ve daha cok enerjik oluyorum. Babama cekmisim iste. Liseden beri bunun kavgasini ederiz.

-Kizim, yarin okulun yok mu senin, niye hala ayaktasin?
-Sende dukkani acmican mi, sen niye ayaktasin?
Seneler gecer, universitede biter, is yasamina gecilir...
-Kizim, yarin ise gitmicen mi, niye hala ayaktasin?
-Ya baba, senin gibiyim iste napiyim. Uykum gelmiyor. (Artik emekliye ayrildigi icin diger secenegi kullanamiyordum tabi)
Simdilerde...
Ablam gece 1.30-2'de telefon acar. (Tr'de saat sabah 11:30-12 dir)
-Hala ayaktasindir diye tahmin ettim o yuzden bu saatte aradim.
-Aynen oyle!

Hadi bana Sudoku cozerken iyi uyumalar. (Mart ayindan beri dur durak bilmeden tuvallette, yatakta her aksam sudoku cozuyorum. Artik kitaplarima geri donmek istiyorum ama lanet sey tiryakilik yapiyor!)

Tuesday, October 03, 2006

Calistim BOYUM Uzamadi, Okudum ADAM olmadim!

Insan tatile alisinca, ise alismasi zor oluyor. Yeni is olunca insanin biraz daha hevesli olmasi gerekli dimi? Malesef ben kendimde o hevesi pek goremedim gectigimiz hafta. Helede guzel havalarin son zerrelerini yasarken kim gidip mall'da tikilip kalmak ister?

Ben boyle diyorum ama haftasonu millet disardaki guzelim havayi birakip mall'a gelmis. Ben mi mall'da calismaktan disarida olmak istiyorum , yoksa millet mi tuhaf bu son guzel gunleri mall'da geciriyorlar, hala hangimiz acayip anlamadim gitti. Ya bazen vitrin gezeyim, bu kis ne moda diye bakayim diyorum ama hic mall'a giresim gelmiyor. Girincede cikilmiyor zaten oralardan. Ben ki tekstil okumus biri olaraktan alisveris cilgini bayanlar grubuna girmeyen bir kisi olup, birsey almadan once 30 kere dusunen ben yani BENNN bile, elim bos cikamiyorum!

Simdi yaptigim isi kotulemis gibi olucam ama bayanlarin bu sac ve sac aksesuarlarina odedikleri parayi gorunce iyice aptalliyorum. Halbuki, benim isime gelir, cunku onlar aldikca benim komisyon alma sansim artiyor ama onlar acimiyor ben aciyorum onlarin harcadiklari paraya.

Simdi okullar acildi ya, burasida tuketim ulkesi ya, hemen bir 'home coming' diye birsey uyarlamislar. Neymis efendim, okula geri donduk, hadi parti yapalim. Bu partileri bile mezuniyet partisi gibi sasali. 13-16 yas arasi oldugunu tahmin ettigim kizlar ozenle sectikleri tuvalet ve ayakkabilarini tamamlamak icin bizim kioska ugrayip birde sac aksesuarlarina para bayiliyorlar. $100'lik sac aksesuari tuketim degilde nedir diye soruyorum! Ulen bizimkiler bize bayramlik almazlardi be bu paraya. Gerci oldum olasi su bayramlik alisverisi anlamisimdir ve tuhaf gelmistir. Ne yani hic mi kiyafetin yokda bayramda aliyorsun? Tamam temiz, pak giyinmek guzel de ne gerek var yenisini almaya? Sadece bayramdan bayrama aliniyorsa onu anliyorum ama zaten tonlarca kiyafeti olupda bayramda bayramlik alanlari anlamiyorum!

Neyse, ben kendi isime saldirmaya devam edeyim. Hafta ici hatunun bir geldi. Sarisin ve hos bir Amerikali hatun verdigi sac spirasilerini almaya gelmis. Surekli musterimizmis. Ben yeniyim ya, daha bilmiyorum tabi.. Neyse, benim patronice bu hatunun saclarini verirken birde denemesini yaptilar, kadin bu arada birkac sac daha begendi. Bana donup nerdeyse her ay ugrayip yeni sac aliyorum. Bad hair gunun de iyi oluyor, takiyorum, cikiyorum dedi ve kredi kartindan carrrrt $339 cektirtti. Benim de kanim cekilde tabi o an. O paraya bizim ulkemizde 1 ay gecimini saglamaya calisan insanlarimizi dusununce! Ben buyudukce cimrilesiyormuyum, yoksa hayat mi benle dalga geciyor? Ay bu anlattiklarimi patronicem duymasin. Bana dediki gunluk kazancimizdan bahsetme kimseye :) Bu is Korelilerin elinde. Param olsa bile bana bu isin franchiseini verirler mi bilmiyorum. Goz estetigi yaptirip soyle hafif yanlara dogru gozleri cektirtmek ve burnun goz arasinda kalan kemikleri kirdirip yassi yaptirtmak ve oyle basvurmak lazim :) Gerci bunlari yaptiracak param olsa benim mall'daki kiosk'da isim ne demedende gecemeyecegim.

Bayanlar olmazsa dunya donmeyecek yani. Aliyorlar da aliyorlar! Gerci burda erkeklerde alisverise merakli ama bu konuda dunyanin hic bir yerinde kimse kadinlarin eline su dokemez yani.

Bir konu daha buldum yazacak ama onada baslarsam bu post cok uzun olacak besbelli, firtinalar kopacak taa derinlerden bir yerlerden.. varsin olsun, varsin olsunnn lay lay lay.. diyerek hulya ablamizi da andiktan sonra kendime hatirlatma notu koyarak bu postu sonlandiricam.

Not #1 Yeni post konusu recreation.
Not #2 Ben yazilarin sonunda sacmaliyorum hep di mi?
Evet diyenler Elma,
Sacmalama diyenler Armut desinler.
Ne diyorsun kizim ya diyenler Kel Mahmut desinler.

'COK UZUN POST BU OKUNMAZ SIMDI' DEMEYIN DIYE BURAYI BOYLE BUYUK HARFLERLE VE FARKLI RENKLE AYIRIP BASLIK GORUNTUSU VERIYORUM KI OKUMAYA DEVAM EDIN HEHEHEHE.

Bak bunu yazdim aklima geldi. Benim Ebru diye universiteden cok sevdigim bir arkadasim var. O zamanlar kafasina cok takardi herseyi ve bana anlatir dururdu o kafasindan gecenleri. Bir kere yine boyle anlatti, anlatti ve sonunda dedi ki

-Yine sacmaladim di mi?
Bende kendini kotu hissetmesin diye muhtesem bir cevap verdim
-Sacmalama canimmmmmm.

Bu birine hediye verirken sasirilarak "sana layik degil ama" yerine "sana degmez ama.." demenin esanlamlisi yani.

Bir tane daha ani anlatmadan bitirecemeyecegim. Yine bir gun oturmusuz kantindeki masalardan birine. Yanimizda elektronik bolumunden arkadaslar var. Herkes kac tane bilmem ne ismi tanidigindan bahsediyor. Ben de Ebru ismiyle tanidiklarimi siraliyorum ve karsimda oturan Ebru'yu saymadan. O kadar icli disli olmusuzki onu Ebru'dan saymamisim.

Anilara dalinca insan cikamiyor. Bu da baska bir post olurmus yani. Cunku aklima birde su geldi. Biz simdi teksil okuyoruz ya. Malum erkekler pek bulasmaz boyle bolumlere. Bizim sinif 20 kadar kiz ve 2 erkekden olusan kucucuk bir sinifti. Bu erkeklerinde bu bolume yanlislikla geldikleri belli cunku ikiside Turkmenistan'dan gelmis :) Cogunluk kiz olunca kalibi cikartilip dikilen seylerde bayan giyimi oluyordu. Bu zavallilar dikip dikip siniftaki kizlara hediye ediyorlardi.

Bizde bulmusuz 5 kiz birbirimizi kafa dengi, surekli beraber takiliyoruz. Diger bolumlerde elektrik, elektronik, matbaa filan. Onlarda da tam tersi bir olay var. Bir ordu erkek 2-3 tane kiz. Bir suru arkadasimiz vardi bu bolumlerden. Ama butun teknik bilimler fakultesi bize takmisti kafayi bir kere. Bize 'don dikiciler' diyorlardi. 5imiz bir arada geze geze 'besi bir yerde' demeye basladilar. 2. sene aramiza 6.miz katilinca adimiz 'altin kizlar'a cikti. Ay ne guzeldi o gunler ya. Gecenlerde birinin postunda okumustum, eski gunlerinize donmek istermisiniz diye.. bak simdi cok donesim geldi. Ne guzel egleniyorduk ya. Ebruskom, okuyorsun di mi? :) Nur'um sende okuyorsun di mi? Utanmayin ayol, bir comment yazinda sizde akliniza gelen anilarimizdan bahsediverin.