Reklamlar: Modern evler, süslü ev hanımları
Bütün ev kadınları evlerinde
pembe veya beyaz ipek gömlekleri ve ütülü pantolon veya diz boyu etekleri ile
dolanırlar, hatta iş yaparlar. Ayaklarında babet veya erkek topuk ayakkabı
vardır. Saçlar genel düz veya hafif dalgalı olur, eğer toplanmışsa yandan omuza
dökülür. Toplu değilse zaten hemen dışarıya çıkacakmış gibi yapılı olur. İnci
veya pırlanta küpe ve kolye mutlaka vardır. Hafif bir makyaj olmadan da evde
dolaşmazlar.
Evler hep derli topludur ama
bulaşık deterjanı reklamıysa mutlaka çıkması zor görünen bir borcam veya dibi
tutmuş tencere vardır. Komşusuna deterjanın ne kadar hamarat olduğunu göstermek
için hemen elde yıkar. Pırıl pırıl olur. Çamaşır deterjanı ise kirli sepetinde
mutlaka çocuğunun kanlı, ketçaplı veya toprak lekeli beyaz bir t-shirt’ü
vardır. Hemen birlikte yıkarlar, kuruturlar, kontrol ederler. Sonuç hep
mükemmeldir. Hiç oturmazlar zaten. Hep ayakta sohbet ederler. Çay-kahve
içtikleri de pek nadirdir. Yumuşatıcı reklamıysa hemen tezgahın altından bir
yumuşatıcı çıkar. Her şey tüy kadar hafif ve mis kokuludur.
Evler hep ferah ferah, camlar
açık olur, perdeler uçuşur. Zaten apartman dairesinde oturan yoktur. Hepsi
bahçeli evlerde, yeşilliğe bakan evlerde otururlar. Çocuklar okuldan koşarak ve
kocaman bir gülüşle ama çamurlu ayakkabılarıyla eve dalar. Anne sinirlenmiş
gibi yapar ama hemen bir yer temizleyici deterjan veya vileda ile duruma hakim
olur. Peşinden de çocukları bir bardak süt ve kurabiye ile ödüllendirir. Herkes
mutludur.
Ah hele o banyolar… bal dök yala.
Pencerenin önüne konumlandırılmış şık bir küvet olur. Ortalıkta ne temizlik
kovası, ne kirli sepeti vardır. Kocaman lavabolar vardır ama üzerinde sadece
güzel bir bitki bulunur, birde şık bir lavabo seti. Ne saç kurutma makinesinin
sallanan kablosu vardır, ne de herhangi başka bir ürün. Zaten temizlik
malzemeleri için illaki bir kilerleri filan bulunur.
Evler son model ve sessiz çalışan
elektrik süpürgesiyle yüzde bir gülümseme, sevgi ile süpürülür. O sırada kapı
çalarsa süpürge kapatılıp ucu yere bırakılmaz. Tavana konur, çünkü öyle bir
emiş gücü vardır o süpürgelerin.
İşi çabuk biter zaten, ne
koltuğun üzerinde ekstra bir şey vardır ne de yerlerde toz. Kendini banyoya
atar. Kuaförünün önerdiği saç tasarımcısının özel yapım şampuanı ile saçlarını
yıkar. Herkesi kendinden geçiren duş jeli ile aheste aheste duşunu almaya devam
eder. Ah birde kremlenme süreci vardır. Mutlaka
esintilerden uçuşan tül perde eşliğinde vücuduna hayranlıkla sürülür.
Günün devamında ister gezer,
ister spora gider. Akşama eşi de gelince birlikte masa hazırlarlar. Çocuklardan
biri mutlaka yardım eder. Dersi de bitmiştir, uslu çocukları vardır. Sonra cam
demlikli özel çaydanlıkta en özel çaylarını demlerler ve koca ekran LED
Tv’lerinin önünde ailece yabancı film seyrederler. Tüm aile İngilizce
biliyordur zaten. Çocuklardan bir tanesi de kesin bir Fransız veya İtalyan
lisesine gidiyordur. Doğa kolejinde okumayan çocukları olmaz. Ana okul mu
dersin, ilkokul mu dersin, mutlaka bir sene gitmiştir. Her çocuğun kendine özel
bir odası vardır. Kızların çilek odası, erkeklerin ise ya arabalı ya da gemi
konseptlidir. Ebeveyn yatak odasında ise son derecen konforlu, ortapedik veya
ısı ayarlı kocaman bir yatak bulunur. Salon kadar yatak odası vardır, ve cam
önünde berjer bulunur. Duvardan duvara dolabın iç sistemi muhteşemdir ve
inanılmaz düzenlidir. Evleri kocaman ve bahçeli olduğundan yine son teknoloji
alarm sistemiyle evleri korunmaktadır. Mışıl mışıl uyurlar.
Gerçekler: Koştur koştur ev işi yapan yorgun kadınlar
Sabah aceleyle çocukları okula
yollayan ev hanımlarının saçı başı dağınıktır. Servisleri de yoktur bu
çocukların, ya yürüyeceklerdir, ya da otobüse, minibüse bineceklerdir.
Çocukları sepetledikten sonra altına yer yer çamaşır suyu dökülmüş gri
eşofmanını çeker ve hemen mutfakta kahvaltı masasını toplamaya girişir. O
sırada komşusu gelir. Hemen bir bardak çayla sigara içilir. Üç beş sohbet
edilir. Gün boyu ne yapacaklarını konuşurlar ama bu yapılacaklar pilates
dersine gitmek, alışveriş merkezinde dolaşmak değildir.
Camları silse mi, idare eder mi
biraz daha, yağmurda yağacaksa öbür haftanın temizlik gününe sokulur. O sırada
bulaşık makinesinin işi bittiyse bir yandan da dolaplara yerleştirilir.
Bardağın dibinde kalmış tortulardan, bulanık leke bırakmasından şikayet edilir.
Aralarında tartışırlar bulaşık
deterjanından mı yoksa makinenin ömrünün bittiğinden mi kaynaklanıyor diye.
Servisi çağırmaya gerek yoktur, akşam eşi gelince boruları filan bir kontrol
eder ne de olsa. Sırada daha yemek yapmak vardır. Kim neyi sever, kim neyi
sevmez, pazarda hangi sebzelerin fiyatı artmış, dünden kalan pirinç pilavı
yeter miymiş, yanına ne yapılsaymış. Pazara bu hafta gidilemediyse mecbur
bakliyata dönüş yapılır. Şimdi markette mücevher gibi parlak ve düzgün görünen
sebzeler ateş pahasıdır çünkü.
Komşu gelmişken bir baş soğan
ister, alışverişe çıkana kadar bari bir tencere yemeği hazır olsun diye. Komşu
gittikten sonra bizim gri eşofmanlı ev hanımı temizliğe nerden başlayacağına
karar verir. Televizyonda açık kalır ki evde bir ses olsun. Kocasının akşam
okuduğu gazeteyi gazeteliğe kaldırır. Çocukların oyuncakları etrafa
dağılmıştır. Odalarına götürür. Gitmişken yatakları toplar. Kirli çamaşırları
toplayıp makineye atar ki bir an önce asıp kurutabilsin. Bir önceki çamaşırlar
daha ütüde beklemektedir. Akşam yemekten sonra dizi seyrederken onları da
aradan çıkartmayı düşünür. Tabi çocukların ödevleri bitip de yatağa girerlerse.
O odadan bu odaya, salondan
banyoya derken çoktan öğlen olmuştur. İşi bitince banyoya girer. Duş almadan
önce küveti ve fayansları da bir elden geçirir. Duştan sonra yatak odasına
gittiğinde camları ve perdeleri kapatır ki dışardan gören olmasın. Vücut
kremini sürmeyi ihmal etmez ama akşama kadar vakti varmış gibi aheste aheste de
yapamaz. Dolaptan eline gelen rahat bir şeyleri üzerine geçirir. Dolaptan yarım
kalmış zeytinyağlı pırasayı çıkartır. Çocuklar nasıl olsa mırın kırın yapar
yemezler. Bir şeyler atıştırdıktan sonra doğru alışverişe çıkarlar.
Marketten alacakları bellidir.
Sebze ve meyve için semt pazarını beklerler. Yoksa o cilalı görünen elmalardan,
yemyeşil kıvırcıklardan almak istemezler mi? Ama bütçeye fazla gelir.
Detarjanlardan belli ölçüde kullandıkları markalar vardır tabi ama önce gözler
promosyonlu ürünleri tarar. Yoksa sıvısı daha iyiymiş, tozu bilemem neymiş
bakmazlar. Sık kullanılan ürünlerde fiyat açısından uygunluğu nedeniyle bazen
market markalarını tercih ederler. Zaten bunlarda markaların kendilerine
yaptırılmış ürünlerdir sadece ambalajının albenisi yoktur.
Çoluk çocuk, kadın erkek herkesin
bayıldığı, yerken hmmm diye seslerin çıkartıldığı, ekmeğe sürülmesi icap eden
ama dayanamayıp kaşıklanan o meşhur fındıklı kakaolu krema yerine, yerli bir
ürün seçilir. Çocuklar bir günde kaşıkladıkları için yetiştirmek mümkün
değildir.
Bir an önce alışveriş bitirilip
eve dönülür. Evden çıkmadan önce çamaşır makinesine attığı çamaşırları bir an
önce çıkartmalıdır ki iyice kırışmasın. Kışın zorla kuruyan çamaşırların birde
günlerce askıda kalması gerekecektir.
Yemeği de ayarladıktan sonra
nihayet oturur. Televizyon’da kadın programları, evlilik programları, bitmeyen
yemek tarifleri vardır. Her gün aynı şeylere bak bak sıkılır. Zaplarken
koltukta hafif bir şekerleme yapar. Ama artık çocukların okuldan dönme vakti
gelmiştir.
Yaka bir tarafta, ayakkabı bir
tarafta içeri girer çocuklar. Anne elli kere el-yüz yıkamalarını ve soyunup
dökünmelerini hatırlatır. Çocuklar çok acıkmıştır. Annelerinin beslenmelerine
koyduklarını bitirmemişlerdir oysa ki. Çünkü arkadaşları kantinden hamburger
yerken, bunlar evde yapılmış sandöviçleri zorla yerler. Anne, akşam yemeğine de
az zaman kaldığından atıştırmalık bir şeyler verir. Çocuklar hemen televizyon karşısına
geçerler. Biri eline ipad alır. Diğeri ile kavga ederler. ‘Sen sabah oynadın,
sıra bende, saçımı çekme, anneeeee, şuna bir şey de yaaaa’ sesleri eksik olmaz.
Anne artık ödevler konusunda
‘hadi derse’ demeye çoktan başlamıştır ama çocuklar duymazdan gelir. Ikına
sıkıla oturmuşlarken evin babası da artık gelmiştir. Anne, yemekleri ısıtır,
sofrayı kurar, ‘hadi kızım ye, hadi oğlum çorbanı bitir’ derken baba çoktan
yemiş ve kalkmıştır. Yerlere ekmek kırıntıları dökülmüştür, sofra savaş alanına
dönmüştür. Çocuklar zorla yemeklerini bitirip yine aynı zorlukla ders çalışmaya
gitmişlerdir. Bu çocuklarında odası ayrıdır ama küçüğün oda takımı, büyüğün
eskisidir.
Anne, çayı da demledikten sonra
ödevleri kontrol eder. Ödevler tamamsa, banyo zamanı gelmiştir. Zorla girilen
banyodan ise bir türlü çıkılmak istenmez. Yatak saati geldiğinde ufaklık
uyumamak için direnir. Anne’nin yanında yatmasını ister. Her ne kadar öyle
uykuya dalsa da gece mutlaka anne ve babasının yanlarına kaçacaktır zaten.
Anne, bir bardak çay alıp salona
geçtiğinde televizyonda maç özetleri açıktır. Özet yetmezmiş gibi bir de
yorumlar vardır. Zaten neresinde kaldığını hatırlamadığı dizisini belli ki
açmayacaktır eşi. 22 adamın top peşinde koşmasını saçma bulmayan bu pipililer,
dizileri saçma bulurlar ama en saçma tiplemelerin olduğu gereksiz dizileri de
seyrederken gevrek gevrek gülerler. Anne boş boş bakar televizyona. Zaten pili
bitmiş, uykusu da gelmiştir artık. Son bir ortalığı toparlama girişimde bulunur
ki yatak odasına geldiğinde eşi çoktan yatağa girip uyumaya başlamıştır.
Birbirine benzeyen günlerden biri daha bitmiştir.