Friday, April 24, 2015

Reklamlar vs Gerçekler


Reklamlar: Modern evler, süslü ev hanımları
 
 Bütün ev kadınları evlerinde pembe veya beyaz ipek gömlekleri ve ütülü pantolon veya diz boyu etekleri ile dolanırlar, hatta iş yaparlar. Ayaklarında babet veya erkek topuk ayakkabı vardır. Saçlar genel düz veya hafif dalgalı olur, eğer toplanmışsa yandan omuza dökülür. Toplu değilse zaten hemen dışarıya çıkacakmış gibi yapılı olur. İnci veya pırlanta küpe ve kolye mutlaka vardır. Hafif bir makyaj olmadan da evde dolaşmazlar.
Evler hep derli topludur ama bulaşık deterjanı reklamıysa mutlaka çıkması zor görünen bir borcam veya dibi tutmuş tencere vardır. Komşusuna deterjanın ne kadar hamarat olduğunu göstermek için hemen elde yıkar. Pırıl pırıl olur. Çamaşır deterjanı ise kirli sepetinde mutlaka çocuğunun kanlı, ketçaplı veya toprak lekeli beyaz bir t-shirt’ü vardır. Hemen birlikte yıkarlar, kuruturlar, kontrol ederler. Sonuç hep mükemmeldir. Hiç oturmazlar zaten. Hep ayakta sohbet ederler. Çay-kahve içtikleri de pek nadirdir. Yumuşatıcı reklamıysa hemen tezgahın altından bir yumuşatıcı çıkar. Her şey tüy kadar hafif ve mis kokuludur.
Evler hep ferah ferah, camlar açık olur, perdeler uçuşur. Zaten apartman dairesinde oturan yoktur. Hepsi bahçeli evlerde, yeşilliğe bakan evlerde otururlar. Çocuklar okuldan koşarak ve kocaman bir gülüşle ama çamurlu ayakkabılarıyla eve dalar. Anne sinirlenmiş gibi yapar ama hemen bir yer temizleyici deterjan veya vileda ile duruma hakim olur. Peşinden de çocukları bir bardak süt ve kurabiye ile ödüllendirir. Herkes mutludur.
 Ah hele o banyolar… bal dök yala. Pencerenin önüne konumlandırılmış şık bir küvet olur. Ortalıkta ne temizlik kovası, ne kirli sepeti vardır. Kocaman lavabolar vardır ama üzerinde sadece güzel bir bitki bulunur, birde şık bir lavabo seti. Ne saç kurutma makinesinin sallanan kablosu vardır, ne de herhangi başka bir ürün. Zaten temizlik malzemeleri için illaki bir kilerleri filan bulunur.
Evler son model ve sessiz çalışan elektrik süpürgesiyle yüzde bir gülümseme, sevgi ile süpürülür. O sırada kapı çalarsa süpürge kapatılıp ucu yere bırakılmaz. Tavana konur, çünkü öyle bir emiş gücü vardır o süpürgelerin.
İşi çabuk biter zaten, ne koltuğun üzerinde ekstra bir şey vardır ne de yerlerde toz. Kendini banyoya atar. Kuaförünün önerdiği saç tasarımcısının özel yapım şampuanı ile saçlarını yıkar. Herkesi kendinden geçiren duş jeli ile aheste aheste duşunu almaya devam eder. Ah birde kremlenme süreci vardır.  Mutlaka esintilerden uçuşan tül perde eşliğinde vücuduna hayranlıkla sürülür.

Günün devamında ister gezer, ister spora gider. Akşama eşi de gelince birlikte masa hazırlarlar. Çocuklardan biri mutlaka yardım eder. Dersi de bitmiştir, uslu çocukları vardır. Sonra cam demlikli özel çaydanlıkta en özel çaylarını demlerler ve koca ekran LED Tv’lerinin önünde ailece yabancı film seyrederler. Tüm aile İngilizce biliyordur zaten. Çocuklardan bir tanesi de kesin bir Fransız veya İtalyan lisesine gidiyordur. Doğa kolejinde okumayan çocukları olmaz. Ana okul mu dersin, ilkokul mu dersin, mutlaka bir sene gitmiştir. Her çocuğun kendine özel bir odası vardır. Kızların çilek odası, erkeklerin ise ya arabalı ya da gemi konseptlidir. Ebeveyn yatak odasında ise son derecen konforlu, ortapedik veya ısı ayarlı kocaman bir yatak bulunur. Salon kadar yatak odası vardır, ve cam önünde berjer bulunur. Duvardan duvara dolabın iç sistemi muhteşemdir ve inanılmaz düzenlidir. Evleri kocaman ve bahçeli olduğundan yine son teknoloji alarm sistemiyle evleri korunmaktadır. Mışıl mışıl uyurlar.

 Gerçekler: Koştur koştur ev işi yapan yorgun kadınlar
Sabah aceleyle çocukları okula yollayan ev hanımlarının saçı başı dağınıktır. Servisleri de yoktur bu çocukların, ya yürüyeceklerdir, ya da otobüse, minibüse bineceklerdir. Çocukları sepetledikten sonra altına yer yer çamaşır suyu dökülmüş gri eşofmanını çeker ve hemen mutfakta kahvaltı masasını toplamaya girişir. O sırada komşusu gelir. Hemen bir bardak çayla sigara içilir. Üç beş sohbet edilir. Gün boyu ne yapacaklarını konuşurlar ama bu yapılacaklar pilates dersine gitmek, alışveriş merkezinde dolaşmak değildir.
Camları silse mi, idare eder mi biraz daha, yağmurda yağacaksa öbür haftanın temizlik gününe sokulur. O sırada bulaşık makinesinin işi bittiyse bir yandan da dolaplara yerleştirilir. Bardağın dibinde kalmış tortulardan, bulanık leke bırakmasından şikayet edilir.  Aralarında tartışırlar bulaşık deterjanından mı yoksa makinenin ömrünün bittiğinden mi kaynaklanıyor diye. Servisi çağırmaya gerek yoktur, akşam eşi gelince boruları filan bir kontrol eder ne de olsa. Sırada daha yemek yapmak vardır. Kim neyi sever, kim neyi sevmez, pazarda hangi sebzelerin fiyatı artmış, dünden kalan pirinç pilavı yeter miymiş, yanına ne yapılsaymış. Pazara bu hafta gidilemediyse mecbur bakliyata dönüş yapılır. Şimdi markette mücevher gibi parlak ve düzgün görünen sebzeler ateş pahasıdır çünkü.
Komşu gelmişken bir baş soğan ister, alışverişe çıkana kadar bari bir tencere yemeği hazır olsun diye. Komşu gittikten sonra bizim gri eşofmanlı ev hanımı temizliğe nerden başlayacağına karar verir. Televizyonda açık kalır ki evde bir ses olsun. Kocasının akşam okuduğu gazeteyi gazeteliğe kaldırır. Çocukların oyuncakları etrafa dağılmıştır. Odalarına götürür. Gitmişken yatakları toplar. Kirli çamaşırları toplayıp makineye atar ki bir an önce asıp kurutabilsin. Bir önceki çamaşırlar daha ütüde beklemektedir. Akşam yemekten sonra dizi seyrederken onları da aradan çıkartmayı düşünür. Tabi çocukların ödevleri bitip de yatağa girerlerse.
O odadan bu odaya, salondan banyoya derken çoktan öğlen olmuştur. İşi bitince banyoya girer. Duş almadan önce küveti ve fayansları da bir elden geçirir. Duştan sonra yatak odasına gittiğinde camları ve perdeleri kapatır ki dışardan gören olmasın. Vücut kremini sürmeyi ihmal etmez ama akşama kadar vakti varmış gibi aheste aheste de yapamaz. Dolaptan eline gelen rahat bir şeyleri üzerine geçirir. Dolaptan yarım kalmış zeytinyağlı pırasayı çıkartır. Çocuklar nasıl olsa mırın kırın yapar yemezler. Bir şeyler atıştırdıktan sonra doğru alışverişe çıkarlar.
Marketten alacakları bellidir. Sebze ve meyve için semt pazarını beklerler. Yoksa o cilalı görünen elmalardan, yemyeşil kıvırcıklardan almak istemezler mi? Ama bütçeye fazla gelir. Detarjanlardan belli ölçüde kullandıkları markalar vardır tabi ama önce gözler promosyonlu ürünleri tarar. Yoksa sıvısı daha iyiymiş, tozu bilemem neymiş bakmazlar. Sık kullanılan ürünlerde fiyat açısından uygunluğu nedeniyle bazen market markalarını tercih ederler. Zaten bunlarda markaların kendilerine yaptırılmış ürünlerdir sadece ambalajının albenisi yoktur.
Çoluk çocuk, kadın erkek herkesin bayıldığı, yerken hmmm diye seslerin çıkartıldığı, ekmeğe sürülmesi icap eden ama dayanamayıp kaşıklanan o meşhur fındıklı kakaolu krema yerine, yerli bir ürün seçilir. Çocuklar bir günde kaşıkladıkları için yetiştirmek mümkün değildir.
Bir an önce alışveriş bitirilip eve dönülür. Evden çıkmadan önce çamaşır makinesine attığı çamaşırları bir an önce çıkartmalıdır ki iyice kırışmasın. Kışın zorla kuruyan çamaşırların birde günlerce askıda kalması gerekecektir.
Yemeği de ayarladıktan sonra nihayet oturur. Televizyon’da kadın programları, evlilik programları, bitmeyen yemek tarifleri vardır. Her gün aynı şeylere bak bak sıkılır. Zaplarken koltukta hafif bir şekerleme yapar. Ama artık çocukların okuldan dönme vakti gelmiştir.

Yaka bir tarafta, ayakkabı bir tarafta içeri girer çocuklar. Anne elli kere el-yüz yıkamalarını ve soyunup dökünmelerini hatırlatır. Çocuklar çok acıkmıştır. Annelerinin beslenmelerine koyduklarını bitirmemişlerdir oysa ki. Çünkü arkadaşları kantinden hamburger yerken, bunlar evde yapılmış sandöviçleri zorla yerler. Anne, akşam yemeğine de az zaman kaldığından atıştırmalık bir şeyler verir. Çocuklar hemen televizyon karşısına geçerler. Biri eline ipad alır. Diğeri ile kavga ederler. ‘Sen sabah oynadın, sıra bende, saçımı çekme, anneeeee, şuna bir şey de yaaaa’ sesleri eksik olmaz.
Anne artık ödevler konusunda ‘hadi derse’ demeye çoktan başlamıştır ama çocuklar duymazdan gelir. Ikına sıkıla oturmuşlarken evin babası da artık gelmiştir. Anne, yemekleri ısıtır, sofrayı kurar, ‘hadi kızım ye, hadi oğlum çorbanı bitir’ derken baba çoktan yemiş ve kalkmıştır. Yerlere ekmek kırıntıları dökülmüştür, sofra savaş alanına dönmüştür. Çocuklar zorla yemeklerini bitirip yine aynı zorlukla ders çalışmaya gitmişlerdir. Bu çocuklarında odası ayrıdır ama küçüğün oda takımı, büyüğün eskisidir.
Anne, çayı da demledikten sonra ödevleri kontrol eder. Ödevler tamamsa, banyo zamanı gelmiştir. Zorla girilen banyodan ise bir türlü çıkılmak istenmez. Yatak saati geldiğinde ufaklık uyumamak için direnir. Anne’nin yanında yatmasını ister. Her ne kadar öyle uykuya dalsa da gece mutlaka anne ve babasının yanlarına kaçacaktır zaten.
Anne, bir bardak çay alıp salona geçtiğinde televizyonda maç özetleri açıktır. Özet yetmezmiş gibi bir de yorumlar vardır. Zaten neresinde kaldığını hatırlamadığı dizisini belli ki açmayacaktır eşi. 22 adamın top peşinde koşmasını saçma bulmayan bu pipililer, dizileri saçma bulurlar ama en saçma tiplemelerin olduğu gereksiz dizileri de seyrederken gevrek gevrek gülerler. Anne boş boş bakar televizyona. Zaten pili bitmiş, uykusu da gelmiştir artık. Son bir ortalığı toparlama girişimde bulunur ki yatak odasına geldiğinde eşi çoktan yatağa girip uyumaya başlamıştır. Birbirine benzeyen günlerden biri daha bitmiştir.
 

0 Yorum: