Friday, June 30, 2006

Eee, daha ne var ne yok?


Bu yaziyi aslinda bu gorunen tarihte yazdim ama fakat laptopun bana cektirdigi eziyetler yuzunden bir turlu tamamlayip yayinlayamamistim. 'Save as draft' tusu saolsun oyle bir kenarda saklamisim. Bugun aslinda 14 Temmuz ama teknoloji saolsun sanki o gun yazmisim gibi postu koyuyor :) Iste boyle bir seydi:

Bugun bir acayip bir gun. Her zamanki gibi erken kalkma calismalarimin bosa gittigi sabahlardan birini yasayarak ben diyim 4 siz deyin 6 kere saat kurup tekrar uyumus bulunmaktayim. Hatta en son susturduktan sonra kendimi uykuya tekrar teslim birakip ancak oglen kalkabildim.

Diyeceksiniz ki 'nilly hanim, bu ne uykusu hafta ici' ama bu benim haftasonum oluyor malesef. Persembe gunu Cumartesi gununu yasayan biriyim ben. Aci ama boyle. Bu aksam aslinda iki aydir gezenti durumunda olan kardesimi havaalanindan karsilamaya gidecektim ama Avrupa'daki hava sartlari'ndan dolayi ucagi Istanbul'dan gec kalkinca New York'da aktarma yapacagi ucagini kacirdigindan bu gece orada konaklamak zorunda kaldi.

Bende haliyle o gelecek diye ev toparladim. Aman oyle dip bucak degil tabi ki. Zaten toplam 15 adimda ev bitiyor onun temizligide en fazla bir saat yani. Ben tam kalkip kahvaltimi yani oglen kahvaltimi {yaniiii brunch brunchhhh} yapip ise giristigimde bir arkadasim aradi. O arkadasimda o anda ya ucakta ya da NewYork'da Turkiye'ye gitmek uzere bekleme yapmasi gerekiyordu fakat onunda biletininde problem cikinca gidememis. Onlarla cafe'ye gitmeye karar verdim.

Bu arada hava gunesli olmakla bulutlu omak arasinda karar veremezken bende cafe'ye gitsem mi gitmesem mi arasinda kararsizlik yasamistim. Bir haftadir bu gunun hayalini kuruyordum. Ohh, persembe gelecek, havalarda guzel gidiyor, hatta buraya gore rekor kiriyor, eh bende bir gunes ve havuz keyfi yaparim artik. Nah yaparsin! Ya sizede olur mu bilmiyorum ama bana hep boyle denk geliyor sinir oluyorum. Hep son dakika golu yemekten usandim artik. Dune kadar gunes paril paril parildarken benim calismadigim gun soyle ortaya cikip siritmiyor bile. Benle dalga geciyor biliyorum. 'Hayal kurma guzelim, o yaslari gectin artik' diyor ama ben aldiris etmek istemiyorum.


Herneyse, sonunda arkadaslarla bulustum. Bir saat kadar onlarla takildim ve eve geri geldigimde ne olursa olsun o havuza girip iki kulac atacagim inadiyla kuvetten bozma havuzumuza girdim. Tamam canim, kuvetten buyuk. En azindan cocuk bolumu haric toplam yedi sekiz kulac atabilecek buyuklukte :) Ama yine de kucuk iste. Herneyse gunes siritmadi, ta ki ben eve gelip kendimi oyalamak icin muzik acip bir saga bir sola sallana sallana bir saat vakit gecirdikten sonra yani aksam saat 8'de siritmaya karar verdi! Eh gecmis olsun, bari yemek yapayim biraz diyerek klasik domates soslu makarnami ve barbunyami pisirdim. Yemekler piserkende kendimi internete atayim dedim.

O beni daha da sinir etti. Evet, hirsimdan oturup agladim. Once pop up sacmaliklarinin azizligine ugradigim icin, sonra laptop isinip kendini kapattigi icin, ondan sonrada 'off, niye boyle..' diye devam eden bir aglama nobetine tutuldum. Tabi son kisimdaki aglama seyansimi daha dramatik hale getirmek icin elimden geleni yaptim. Madem aksesuarlarim var bir de esas bir nedenim olsun dedim yani. Muzik setindeki disk o sirada Sezen Aksu'ya gecis yapti. Pop up'lar beni delirtme safhasinin son damlalarindaydi, ve puffff.. laptop karardi. Iste o anda ben biraz laptopun klavye kismina vahsi davrandim. O arada yeni boyadigim tirnaklarimin ojesinin bozulma ihtimalini dusunerek onu hirpalamaya son verdim. Odadaki tum mumlari yakip tum isiklari kararttim. Aydinligimi karanliga ittim yani. Sonra da tekrar aydinligi aradim o ince isik suzmelerinde...Gecen hafta aldigim kirmizi saraptan hala oldugunu hatirlayarak kadehime doldurdum. Son olarak yanima iki-uc tane kagit mendil alarak aglama ve bunalim moduma tam olarak girdim.

Soz konusu aglama istegi olunca parcada neler gectigi bile anlamini yitiriyor. Ordaki kel alaka bir kelime bile hungurtu durumunu bohoooooo durumuna sokabiliyor. Yaklasik bir saat ve iki bucuk kadeh saraptan sonra ......


Iste burasida hatlarimin koptugu andir. Yaz, yaz, yaz ve aptal makina yine isinip kapansin olacak is mi?!! Zaten sinirlenmisim, aglamisim, icmisim, yorulmusum, huysuzlasmisim... aslinda uykum gelmisde yine annemin dedigi gibi 'uykuya direniyormusum' da haberim yokmus. Gidip yatmistim.

Sonra ki gunlerde olaylar pek degismedi. Kardesim geldi, laptop beni delirtmeye devam etti. Hatta cildirtti. Hatta ben ilk defa format attim. Hatta o formati atana kadar 'tepem' o kadar atti ki Allah'tan laptopu atmadim. Kor topal simdilik idare ediyoruz da bunlari yazabiliyorum. Laptop icin cok kotu seyler soylemek istemiyorum. Zaten bir kac gun her telden kufur edip yeteri kadar doldurdum limitimi. Duyar muyar, sonra yine sapitir filan. Hazir aramiz duzelmisken tatli tatli konusalim di mi lapimtopum benim :)

Ona laf atarken kendim sapittim. Ben en iyisi gidip uyuyum da devrelerim dinlensin. Malum benimkileri fazla isitmaya gelmiyor, sonra 'ana sigorta'yi attirtiyorlar :)

Friday, June 23, 2006

~CINARCIK 4. Bolum


GUNLUK HAYAT



Iskele Meydani- Karislama ve torenlerin yapildigi yer.

KUCUKKENCocukken daha erken kalkip daha erken yattigimiz tabiki bir gercek. Gunumuzun cogunu denizde gecirdikten sonra aksamustu eve gelip banyomuzu yapip solugu yine disarida alirdik. Bisiklete binip saklanbac oynadigimiz saatlerdir bunlar. Aksam yemek icin eve giderdik ve yemek sonrasi yine sokakta.


Biraz daha buyudugumuzde banyo sonrasi aliskanliklarimiz degismisti. Denize yedi tas atmaya giderdik. Biz o zamanlar yedilere takmisiz yani. Yedi duvar, yedi tas. Bu yedi tas aksamustleri deniz kenarinda olmak zorundaydi. Tam gunes batmak uzereyken deniz kenarina iner, dilegimizi tutup topladigimiz yedi tane tasi denize atardik okudugumuz dua esliginde. Neymis efendim dilegim yedi gun sonra gerceklesecekmis(mis). Ben hic hatirlamiyorum gerceklestigini.

Bir arada bes tas oynardik. Bu oyun icin ille de aksamustu olmasina gerek yoktu ama su anda kuzenimin gorumceleri olan ablalar bize ogretmislerdi. Deniz kenarindan orta buyuklukte ve yuvarlak sekilli 5 tane tas toplanirdi. Bu taslar yere cingenelerin bakla fali actigi gibi yere atilirdi. Birlerdeyseniz bir tas havaya atilirken o tas yere dusmeden yerden bir tas alinirdi. Eger tum taslari alabildiyseniz ikilere gecerdiniz ve havaya attiginiz tas dusmeden yerden iki tas alirdiniz. Boylece beslere kadar devam eder ve ileri bolumlere gecerdiniz.

Denize yedi tasimizi atip dilegimizi diledikten sonra genellikle iskeleye kisa bir yuruyus yapardik. Bir donem benim arkadasimin ailesi Nilton'da bir dukkan tutmustu ve onun dukkana baktigi saatlerde bende ona eslik ederdim. Orada saatlerce oturur sohbet eder, gelene gecene bakardik.
Telefonlar yeni yeni baglandigi senelerde telefoncu amcanin yolunu gozler olmustuk. Telefon etmek icin degil ama, telefon kablolarindan bize vermesi icin. Renkli renkli ince kablolar olurdu. Biz bu kablolardan kupe, yuzuk, bilezik ve kolye yapmayi ogrenmistik. Yapmis oldugumuz bu takilari kosemize tezgah acip satardik. Hatta bazen Nilton'un karsisina tezgha atardik cunku daha cok musteri potansiyeli olurdu.

Bazi gunlerimiz tepede mustakil evi olan Ibeking arkadasimizin bahcesinde sarki soylemek, muhabbet etmekle gecerdi. Ara sira dedesinin bahcesine ektigi elma agaclarindan en guzellerini toplardik. Bahcenin oldugu alt katta kucuk depo gibi odalari vardi. Bir taneside eski bir mutfakti. Bir ara orada hep evcilik oynardik. Bir donem sarkiciliga merak salmisitk. Hatta bir keresinde bir tanemiz kendini oyle bir kaptirmisti ki sahne olarak kullandigimiz yerin oradaki sus havuzuna dusmustu.

Iki kere benim akilli erkek kardesim kaybolmustu ve hepimizi panikletmisti. Sanirim ilkokula gidiyordu. Bir aksam annem onu yemekten sonra ariyor ariyor bulamiyor. Evde yok, mahallede yok. Herkes seferber olup sagi solu, sahili, yan mahelleleri ve lunaparki aramaya koyulmustu. Annem artik iyice paniklemeye basladiginda bulundu. Bir kez daha eve bakmaya giden annem evde yapilan boya badana yuzunden salonun ortasina toplanmis olan koltuklarin arasinda kardesimi uyurken buldu. Super zeka kardesim oraya oynamak icin gir ve uyuya kal!

Diger kaybolusununda bundan pek farki yok. Yine araniyor fakat bulunamiyor. Daha onceki deneyimimizden evi daha iyi aramaya karar veriyoruz. Bu seferki mekan ise bir tarafi duvara dayali yatagin duvarla yatak arasindaki bosluk kismi. O zamanlar iyice yapisarak uyurdu o duvara. Bu seferde oyle yapmis ama zaten siska olan kardesim oyle bir yatmiski nerdeyse yataktan duser vaziyette tikismis o kucucuk araya!

BUYUDUKCE
Aksam yemeginden sonra o yasimizdaki eglencemiz Nilton carsisinin sonundaki lunaparka gitmek olurdu. Carpisan arabalarda birbirimizin ustune dogru araba kullanir ondan sonrada zincirlere binerdik. Zincirde artik normal ve uslu bir sekilde oturmaktansa birbirimizin zincirini yakalayip birbirimiz firlatma calismalarina baslamistik.

Tek binmedigim alet gondol olmustur. Nedense her yaz bir efsane dolasirdi kulaklarda. Bu gondol 360 derece donmus, yok donme dolaptan biri dusup olmus... Olen olup olmadigini bilmiyorum ama birkere birinin asili kaldigini gordum. Inmek ve binmek arasinda karar veremeyen bir sahis donmed olap hareket edince kabine asili kaldi. Hemen gordukleri icin yari ceyrek yol katetmisken mudahale ettmislerdi de bir sey olmadan kurtulmustu.

Bir ara evde takilma moduna girmistik. Oturup sohbet eder, okey oynardik sanki hic oynamiyormusuz gibi. Bir ara en cok yan apartmandaki arkadasimla kahvalti icin ya o bana ya ben ona cok giderdik. Hele de aksam disari cikarken hazirlik asamamiz varsa bir turlu o hazirlik bitmezdi. Bir aksam ben onu beklerim bir aksam o beni bekler.

Deniz sonrasi aksam yemegi oncesi aktivitelerimize bir yenisi daha eklenmisti. Toplu birsekilde bizim eve gidip yemek yapma olayina girmistik. Tabi bu yemek genelde bir suru patates kizartmasi ve makarna olurdu. Bir ara ablamlar surekli kisir yapmaya baslamsilardi. Tesaduf, biz kizlarin hep ablalari vardi, erkeklerinde abileri. Tabi karma olanda vardi ama cogunluk boyleydi. Bir dönem de surekli benim ilk erkek arkadasim olan kisinin evine gidip bu yemek olayina girmistik. Hatta balkonda azdigimiz bir gun bir kac catali asagidaki cafenin tentesine dusurmustuk.

Yakamoz zamanlarimizda da surekli fal bakardik. 'Bilmem kim' beni % kac seviyor, 'o, bu, su dilegim gerceklesecek mi' diye az mi fal baktik... Ama fallar da fal yani. Oyle cok cesit bilirdik ki falci baci gibiydik.

Aksam eve giris saatlerimiz her yil degismeye baslamisti. Bir muddet sonra saat bile soylemez olmustuk. Eger saatimizden gec geldiysek veya soz dinlemediysek disariya cikmama cezamiz olurdu. Disariya cikmamak benim icin pek birsey degistirmezdi cunku yan apartmanda oturan arkadasimla balkondan balkona konusurdum veya bir iki arkadasim bizim kapiya gelirdi ve kapi onu muhabbet ederdik. Neden onlari eve cagirmazdim da kapida otururduk bilmiyorum. Herhalde ona da iznim yoktu...

Bir ara en ugrak yerimiz atari salonlari oldu. Bir tane Nilton carsisinin girisinde vardi digeri ise Cardak'tan sonraydi. Orada erkekler atari oynarken biz kizlar genellikle pinpon oynardik. Sonra bilardo ogrenmeye basladik. Ben daha liseye yeni baslamistim bilardo Cinarcik'ta populer oldugunda. Ilk askim bana ogremisti lunaparkin oradaki bilardo masasinda. Hemde uc top oynayarak ogrenmistim.

Babamin ben liseye gitmeye basladigimda yeni bir huyu cikmisti. Belirlenen saatimizde diskodan evimize donerdik. Tam yataga yatmak icin hazirligimi tamamlarken babam o zaman bizi salona cagirdi. Zaten butun gece dans etmekten yorulmusuz ancak popomuz oturacak yer gormus... 'babam disarda eglendiniz simdide benimle biraz eglenceksiniz' derdi ve meshur kasetini koyardi.

Bu kasette en belirgin hatirladigim sarki bir kovboy parcasiydi. Cok guzel bir muzigi vardi. Babam biz uc kardesi siralardi yanayana kendiside ortamiza gecerdi. Salonun ortasindaki sehpa cekilir deli gibi salonun bir ucundan oteki ucuna ziplayip dururduk. O kasette ki parcalardan biride 'Eddie Murpey vuuuuvvv, John Wayne vuuuuw' diyerek birkac unlunun ismini soylerdi.

Ilerleyen senelerde babaminda muzik zevki degisti ve 'World is rounded' gibi bir nakarati olan parca favorisi oldu. Belki klibini hatirlarsiniz; uzayli gibi tipler yuvarlak bir standin etrafinda tuhaf hareketlerle donup dururlardi.

KANKI VE ARKADASLAR
Benim ilk ve tek kan kardesimde Cinarcik'tandir. Bakiniz: tepedeki mustakil evde oturan arkadasim- Ibeking . Yan mahallede bir tane arsa vardi. Bazen bizim cocuklar orada mac yaparlardi. Orada kirik dokuk duvar gibi bir yer vardi. Biz oraya cikip orada sohbet etmeye bayilirdik. Orada parmaklarimizi kesip kankardes olmustuk. Gecen gun attigi mailde bundan bahsetmisti gozlerim doldu. Gecen yaz Cinarcik'a gittiginde o duvarin orada olmadigini ve onun yerinme kocaman ve cirkin binalarin oldugunu yazmisti.

Onun cocugunun babasi, hayat arkadasi ile orada tanismistim. Bir yaz ziyarete gelmisti. O gunlerde ben ask sanciliydim. Huzun had safhada. Hep beraber limana gitmistik. Orada oturup onun gitariyla caldigi sarkilara esklik etmistik. O aksam benim icin cok guzel bir sarki soylemisti.

Çocukluk dönemi ilk erkek arkadas, ilk ask, ilk ayrilik gibi seyler orada tattim ben. Sanirim o yuzden bu kadar bagliyim ve benim icin yeri ayri Cinarcik'in. Cocukluk, genc kizlik derken universiteyi kazandigim haberini vapurda gazeteden okuyup orada kutlamistim. Sonra staj yapmak zorunlugum oldugu icin haftasonu vapur karsilayan yerine vapurla gelen biri olmak cok koymustu bana.

Ilk staj icin donusumu hatirliyorum. Babamla arabayla korfezden gidecektik. Ben korfeze kadar arka koltukta oturup aglamistim. Herkes orada eglenirken ben niye Istanbul'a aptal staj icin gidiyordum sanki. O zaman lise stajimi yapiyordum. Ve universitede dahil ben dort kere staj yapmistim.
Haftasonu geldigimde arkadaslarimdan havadisleri almaya calisirdim. Boylece suruden ilk ayrilan ben olmustum. Sonra digerleride basladi. Sonra arkadaslarimla vapurla veya arabayla gelmeye basladik ve onun keyfide ayri olmaya basladi.

Bir donem mahalledeki herkes baskalariyla takilmaya baslamisti. Yani kizlar ve erkekler olarak baskalariyla takilmaya baslamsitik. Sonra tekrar bir araya geldik. Ozellikle artik hafta sonlari gelebildigimiz donemde. Herhalde artik kapinin dis mandallarindan zevkimiz alip kapinin icine donmeye karar vermistik ve artik sadece haftasonu orada oldugumuz icin bizbize yetmeye calismistik. Cuma aksamindan Pazar aksamina kadar gobek bagimiz bir kesilmis gib hep beraberdik.

Toparlanmamiz zor olsada basariyorduk. Kimisi gec kalkar, kimisi hazirlanamaz bir turlu. Herkes birbirini otuz kere aramak veya bagirmak zorundadir. 'Hadi be oglum, hadi be kizim' seklinde cigirislar yukselir. En nihayet bir araya geldigimizde de bir kararsizlik yasariz. Kumluguma gitsek, mangala gitsek. Bir turlu karar verilemez ve arabalara dolusurduk.

Genelde 2-3 araba pespese giderdik. Once kumluga kadar bir turlayip ortaligi kolacan ederdik. Zaten toplanana kadar ogleni gecmistir saat. Sonra mangal yapmaya karar verirdik aniden. Ilk kararimizda pek bir hazirliksizdik. Yalova'ya kadar gitmistik. Yalova'da Cumartesi gunleri kocaman bir pazar kurulurdu. Sanirim bizde oraya gitmistik o gun. Oradan domates, salatalik ekmek, et, raki, bira ve biraz meze alip Yalova-Cinarcik arasinda bulunan balik yetistirme ciftliklerinin orada 'kendin pisir kendin ye' tarzindaki bir mekana gidip mangal kiralamis ve piknik alani bolumune gitmistik. Tabi hazirliksiz olunca catal bicak gibi luksumuz fazla yoktu. Domates ve salataliklari ATM kartlariyla kestik dersem inanir misiniz acaba? O gun super gecmisti. Onumuzden gecen minik dereye ayaklarimizi sokmus, buldugumuz patlak bir topla oynamis, cimenlere yayilmis, sarkilar soylemistik.
Sonraki haftasonlarinda da kumluk yerine oraya daha cok gitmeye baslamistik. Bu sefer hazirlikli olarak tabi. Arabalarin bagajinda mangal, mangal komuru, etler icin masa, plastik catal, bicak, tabak, bardak, top, kilim, icme suyu icin bir bidon falan hazir bulunuyordu. Eger aniden karar vermissek sadece yiyecek alisveris yapip gidiyorduk.

Bazen arabayla gezerken hizimizi alamayip kendimizi koylerin arasinda gezerken buluyorduk. Gidisimiz ayri, donusumuz ayri maceraya donusuyordu. Bir meshur yerde Esentepe'den sonra Bursa il sinirina yakin bir yerelerde bulunan selaledir. Oraya gittiginizde yola yakin bir yere arabanizi birakip kucuk bir patikadan selalenin oldugu yere ulasirsiniz. Cok buyuk bir yer degildir ama gittiginizde cok keyif alirsiniz. Cesareti olanlar selalenin ustune tirmanip oradan suya atlarlar. Yaninizda yiyecek birseyler mutlaka goturmelisinizdir cunku yakinlarda birsey yoktur. Hem su hem piknik keyfini bir arada yasarsiniz.

'ILK'LER
Ask mesk hayatina gelince, az once yazdigim gibi ilk asklar meskler buralarda basladi. Ilki bizim mahallenin yakisikli, akilli, efendi cocuguydu. Onunla iki kere cikmistik. Ilk ciktigimizda ortaokula birinci sinifa gidiyordum. 'Cikma kavraminin emekleme donemine boylece start vermis bulunuyorduk ikimizde. Bizim mahallenin bir kosesindeki apartmanin en ustunde otururdu. Yine herkesin bayildigi bir abisi vardi. Abisi bana hep cok sicak davranirdi ve bana fistik derdi.
Herneyse, donelim esas delikanliya. Ben deniz kenarinda oturuken o balkonda oturuyorsa oradan bakisip kesisirdik. Zaten arkadastik da, isin icine hoslanma girince bu olay kesisme boyutlarina giriyordu. Sonra beklenen an gelip catmisti ve bana cikma teklifi etmisti. Bir aksamustuydu. Annem arkadaslariyla deniz kenarinda okey oynuyorlardi ve ablamla arkadasi da seyirciydi onlara. Bizde onunla yukaridaki bankta oturmus sohbet ediyorduk. Daha once haberini bir kizla gondermisti zaten. Bu kiz bizden bir iki yas buyuktu ve ikimizide bayiliyordu. Ona sormasi icin cesaret verirken bana da o sorunun yakinda sorulacagi sinyallerini veriyordu.

Soru soruldu, evet denildi ve biz cikmaya basladik. Butun gun zaten hep beraberdik. Aksamlari ise eve girme saatimde eve girmek bir turlu istemiyordum. En sevmedigim is olan cop dokme isi en sevdigim is haline gelmisti. Eve girme saatimde hemen eve gidip copu disari cikarma bahanesiyle disariya cikiyor bir on dakika daha oyalaniyordum. Yaz bitip artik okullarimiza geri dondugumuzde baglarimiz kopmustu. O cocuk yasimizla ilk kim arayacak inatlasmasina girip ikimizde aramamistik.
Ertesi yaz yine bir aradaydik ama artik cikmiyorduk tabi. Sonra daha once bahsettigim donem geldi. Herkesin ayri takildigi. Sonra benim lise hazirlik sinifa baslayacagim senenin yazinda biz yine cikmaya basladik. Ama biribirimize simariklik yapmadik degil. Yok benle cikmaya basladigindan beri parfum surmuyormus. yok kendine bakmamaya baslamis, yok gec inmis asagiya, yok cikmis yukariya, yok oyle yok boyle, yok bilmem ne. En net hatirladiklarim bunlar yani ciddi bir sey yok gordugunuz gibi. Sonra biz yine ayrildik. Ben universite bire giderkende tekrar cikariz diye tahmin etmistim ama olmadi. Her uc senede bir boyle devam eder herhalde diye dusunuyordum.

Bu donemlerde bir tuhaf anim daha var. Bizim apartmanda oturan arkadasimin ondan iki yas buyuk abisi benim ilk ciktigim cocugun en iyi arkadasi olmustu. Biz onunla ikinci kez cikmadan once olduguna gore sanirim o zaman ortasona gectigim yazdi. Ben bu abiden hoslanmaya basladim ve salakliga bakin ki bunu soyleye soyleye o kiza soyledim. Tabi o da abisine. Bir aksamustu bu cocuk benimle konusmak icin benim pesimden kosturuyor bende utancimdan kacip saklanmaya calisiyordum. En sonunda beni bizim apartmanin arka bahcesinde bulmustu. Bana demisti ki, 'sen hem benim kardesimin arkadasisin hemde benden kucuksun. Bizim aramizda birsey olamaz, beni unut' . Cok ama cok utanmistim ben o zaman.

Ta ki bir sonraki yaza kadar. O yaz birgun benimle yurumek istemisti. Yurumeye basladigimizda ben senden cok hoslaniyorum diyerek teklifini yapti. Benimde cevabim soyle olmustu; 'sen benim arkadasimin abisisin hemde yasin benden buyuk, uzgunum olmaz'. Ne yaptigimi cok iyi anlamisti. Ama benim o zaman ona karsi hissettigim birsey kalmamisti cunku yine ilk ciktigim cocuga karsi hislerim yogunlasmisti. Ve benimle onun arasini tekrar yapma isi bu 'abi' olan kisiye dusmustu. Bu kardesler aramizdan erken ayrildilar. O yazdan bir sonraki yaz artik gelmemeye baslamislardi. Malesef artik hic bir baglantim olmadigindan gorusemiyorum.

Bu arada bu ilk ciktigim kisi olmasina ragmen aslinda kalbimin attigi bir baskasi daha vardi. Onun beni dusundugunu biliyordum senelerdir. Bende onu dusunuyordum ama o mahallemizin haylaziydi, agzi bozuk olaniydi, suruden ilk ayrilaniydi, lakabi bile 'ayi' ydi! Ben de onu reddediyordum :)

Amedues'a takildigimiz zamanlardi. Biz yine hep beraber orada egleniyorduk. Bu bizden ayri olarak baska bir kizla gelmisti. Ben acayip sinir olmustum. Evet, itiraf ediyorum kiskandim. Ilk ve tek kiskandigim kiside o olmustur zaten simdiye kadar. Herneyse o gecenin ilerleyen saatlerinde bu bizim aramiza donmeye karar verdi. Kiz baskalariyla takilmaya basladi. Bende eski neseme kavusup rakilari pespese indirmeye devam ettim. Ve sabahin ucunde keyiflenmenin etkisiyle kendimi gecenin serin ve karanlik sulara  atmistim. Yoksa ben tirsarim hic birsey gormeden oyle gece gece denize girmeye. Zaten topu topu iki kere yaptim bunu.

Ikincisi ikibinbirde Cinarcik ziyaretimden sonra gittigim Bodrum'da sabahin dordundeydi. Yine arkadaslarla eglenceli ve alkollu bir aksamdan sonra barin onundeki plajda birbirimizi islatmaya baslamistik. Madem o kadar islandik bari tam islanalim dusuncesiyle kendimizi attik sulara. Ilerideki platform dubaya kadar yuzduk ben ve Yeni Zelandali arkadasim. Sonra sarhosun biri motoruyla etrafimizda dairlere cizmeye baslayip bizi bir mudeet orada alikoydu. Daha dogrusu o kadar sarhos oldugu icin biz o etraftayken suya tekrar girmeye cesaret edememistik.

Bu animida araya ekledikten sonra kaldigimiz yerden kendi capimdaki ask hikayeme devam edeyim. Bu tam bir cocukluk askidir benim icin cunku kisa pantolonlu-donlu zamanlar vardir ya, iste ta o zamanlara kadar uzanir.

Bir yaz Cinarcik'a ilk gittigim aksamdi. O da o aksam gelmisti ama biz onunla diskoda karsilasmistik. Kisin diledigim sey o aksam gercek olmustu. O hafta sonu cok guzeldi. Istanbul'a dondugumde ablam ve arkadasim bana aptal asik diyorlardi yaptigim sakarlik ve salakliklara gule gule. Gel gor ki bu aptal asiklik uzun surmedi. Ikinci haftanin sonunda birbirimize birsey soylemeden bitirmistik bu durumu. Niye, niye, niye diye cok dusundum ama cevabi yok.

Belkide biz ne birbirimizle ne de birbirimizsiz olamiyoruz. Cunku tesadufler eseri onunla Taksim'de takildigim mekanlarda hep karsima cikti. Cinarcik disinda hayatimda ilk defa gittigim baska bir yazlik mekanda karsilastim. Oraya ayni yaz ikinci gidisimdi. Ikinci gidisimin ilk gunu surekli oturdugumuz bir kafeden sahile dogru baktigimda cok tanidik bir sima gordum. Iste o diyerek adini soyleyerek oyle bir ayaga firladim ki yanimdaki arkadasimi yere dusurdum. Ona dogru giderken dizlerim titriyordu. Iste orada dikilmis duruyordu tek basina.

Ta ki ben yanina ulasip birbirimize sarilana kadar. Cunku gormedigim bolumden kizin biri oturdugu yerden kalkip yanimiza geldi. Kiz arkadasiymis. Ben tabi icimden kufuru salladim. Onlar sadece haftasonu icin ordaydi ve gittigimiz mekanlarda karsilasip durduk, selamlastik, kisa sohbetler yaptik. Anlayacaginiz bir sekilde hep biraraya geliyoruz ama birsey olmuyor. Hayatin bizi tekrar bir araya geiterecegine inaniyorum ama nasil, ne zaman ve hangi sartlarda onu bilmiyorum.

TUTUGUM
Ozellikle son senelerde cok iyi oldugum bir arkadasim vardi benim. Aslinda o daha onceleri bizim birlikte takilmadigimiz arkadaslardandi. Bizim mahalle ile yan mahalle arasinda kalan bir yerde otururlardi. Gitar caldigini bilirdim, ama bizim mahallede pek olmazlardi. Sonra nasil olduda biz hep bir araya geldik orasini net hatilayamiyorum.
İyi kötü herseyimizi paylasiyorduk. Birbirimize 'tutugum' derdik. Disko cikisinda bazen onlarin balkonunda oturur ve yarim kalan sohbetlerimize devam ederdik. O ufak ufak rakisini demlemeye devam ettigi icin ertesi gun kaldirmak cok zor olurdu. Kiz kardesiylede anne ve babasiyla da iyi anlasirdim. Hatta babasi dalga gecer ve bu deli cocuk sana emanet derdi.
Bizim mahalle sen sakrak bir mahalleydi. Balkondan balkona muhabbetler olurdu, herkes birbirini tanirdi. Biz mahallede yaygara koparirken onun ve diger arkadasimin babasi balkondan balkona laf atarlardi bize. Raki ikram ederlerdi kendileri demlenirken. Biz mahalleden cikana kadar samata olurdu tum mahallede. Ondan sonra sakinlesirdi ortalik.
Bir gece bu solen disko sonrasi devam etti. Biz hepimiz mutlu bir sekilde mahallemize gelmisken mahalleden olmayan sarhosun biri bir arkadasimizin arabasina carpti ve yag gibi uste cikmaya calisince kiyamet koptu. O sahis ve arkadaslariyla bizimkiler birbirine girdi.
Sabaha karsi mahallede gecelik partisi vardi. Her anne baba sokaga firladi. Cocugunu savunmak isteyen yakasindan tutugunun ustune cullandi. Ertesi gun olayin farkinda olanlar ve kendinden gecmis olanlarin sohbetiyle anladik ki o kargasada kim kime dumdima olmus ve kendi taraftan kisiye bile saldirmislardi. O aksam , su anda Italya'da yasayan arkadasimin ablasinin ifadesi cok komikti. 'Ha,ha,ha o pisligi tirmikladim, bakin bunlar onun kan ve deri parcalari' diyerek bize tirnaklarini gostermisti.
Bu arkadasimla biz cok seyler paylastik. Bir donem geldi birlikte yolculuk etmeye basladik. Babasinin kalp krizi gecirdigini ogrendigimde cok uzulmustum. Hastaneye ziyarete gittigimde odasinin etrafinda kimseyi bulamamistim konusacak. Kapisindan iceri kafamis soktugumda onun uyudugunu gormus ve ona getirdigim cicegi masanin uzerine birakip usulca cikmistim disariya. Sukurler olsun ki ondan sonraki yaz yine eski sen haliyle balkonunda oturup bizlere laf atmisti.

Ondan once benim bir tane daha erkek arakadasim daha vardi cok iyi anlastigim. O zaman bizim mahalenin kosesinde ailesinin yatak ortusu havlu gibi seyler bulunan dukkanlari vardi. Onunla da surekli bir arada gecerdi gunumuz gecemiz. Hatta bir kere Istanbul Korukent'te birlikte buz pateni yapmistik. Yine benim tesaduflerden biriydi gerci. O hokey oynamaya gelmisti. Bakti ki ben tutuna tutuna gidiyorum, yakalamisti beni elimden,kaymistik birlikte. Tabi kendi buz hokeyi yaptigindan hizli kayiyiordu. Sonra ki senelerde dukkani kapatip baska mahalleye tasindiklarindan artik daha seyrek gorusmeye baslamistik.

Balkondan konustugum, birlikte surekli kahvalti yaptigim Izmit'li arkadasimin anneannesinin olum yildonumunde mevlud okutulurdu her yaz, cunku oradayken vefat etmisti. Onun vefat ettigi gun herkes telas icindeyken, daha ilkokula baslayan kucuk kardesini ben tesselli etmek zorunda kalmistim. Onu evden biraz uzaklastirmami istemislerdi. Bende onu sahil kenarina goturmustum. Bana sarilmis ve hickira hickira aglamisti. Sonraki senelerde balkondan mahalleye tasan bir sekilde mevlut okutulurdu. Tum konu komsu orada olurdu. Mevlut sonrasi yemek ikram edilirdi. Bazen et kavrulur pilav pisirilirdi bazen lahmacunla ayran ikram edilirdi. Bizde kucuk garsonlar olurduk o gecelerde.
Iskeleden Kumluk tarafinda dogru gorunum
Eskiden faytonlarin duragi bu agacin altindaki kisimdi.

SEZON DISI EGLENCE

Iki kerede kisin bayram tatillerinde gitmistim. Biraz once bahsettigim tutugum dedigim arkadasimin evinde kalmistik Istanbul'dan bir kiz arkadasimla(bildircin). Ucumuzunde sevgililerimizden ayrildigimiz bir doneme geldiginen pek bir bunalimdik ama super vakit gecirmistik. Onlarin evinde kalmistik cunku onlar kisin ara sira geldikleri icin isitici, yorgan gibi seylerle kisa hazirlikliydilar. Bizim ev ise tam takir kuru bakir misaliydi.

Ilk aksam ortaligi kolacan ettikten sonra evde film seyretmistik. O siralar daha yeni yeni piyasaya cikmis olan laptoplardan vardi arkadasimda. Hoperlorlerle sesi guclendirmis ve binanin bos olmasini firsat bilerek gumbur gumbur sesle izlemistik filmi. Sonra arabayla yine disariya cikmistik. Limandan sonra bir bolge vardi arabayla sahil tarafina gecebileceginiz. Yere birseyler serip oturup sakin denizi seyretmis, dertlesmistik. Sonra onun isligi esliginde dans etmistik. Sonra diger arkadasim yorgunluktan arkada uyurken biz saatlerce dertlesmeye devam etmistik. Gec bir saatte eve geri donup elektrikli battaniyelerimizin alitnda uykuya teslim etmistik kendimizi.

Ertesi gun koylere gezintiye cikmistik. Resimler cekmistik. Donus yolunda terk edilmis gibi gorunen kumluga gitmistik. Arkadas'dan sonra olan katli cardagin tepesinde oturup gunesin batisini seyretmistik. Sonra hafif bir yagmur baslayinca cardagin altina inip Sezen Aksu'yu koymustuk arabanin teybine. O zaman 'Adi Bende Sakli' albumu vardi. Onun sarkilarini dinlerken birer sise biramizi icmistik. Yine kendimizi huzunlendirmistik anlayacaginiz.


Alisveris yapip yemek hazirlamistik. Patates, kofte, makarna menumuzudu bir aksam. Benim sevgili arkadasim oyle bir baharat koymustuki koftenin icinde cok zor yemistik. Hatta ertesi gun sokaktaki kopege biraktik o bile yuzune bakmamisti. O aksam rakimizi icmis, muzik koymus gobek atmistik. Sonra yine bunalim sokmustuk kendimizi. Ne kadar bunalimli gibi bir goruntu ciksada bu anlatimimdan biz o kucuk gezimizden buyuk keyfi almistik.

Ilkbahara denk gelen diger bayramda yine ayni seyi yapmaya karar vermistik. Bu sefer daha kalabaliktik. Uc kiz uc erkek. Sadece kizlardan biri yabanciydi aramizda. Italya'da yasayan arkadasimizin kiz arkadasiydi. Ama birbirimize uyum saglamakta zorluk cekmemistik. Onlarla da koyleri gezmistik. Termale gitmistik. Bir yerde durup arabayla fotograf cekmeye karar vermistik.

Herkes arabadan indigi zaman bu yeni kiz arkadas biz kizlarin kulagina 'hadi arabayi kaciralim bunlari burda birakalim' diye oneride bulunmustu. Erkekler kendi aralarinda sakalasirken bizde araba kacirma islemini gerceklestirmistik. Bir onbes dakika kadar yok olmustuk ortaliktan. Dondugumuzde bunlar sanki hicbirsey olmamis, hic panik yapmamislar gibi davranmislardi ve biz yanlarina geldigimizde; 'kiz ben sana demedim mi karsiki daglar ajndarma jandarma' parcasini seslendiriyorlardi.

Ertesi gun yazin surekli piknik yaptigimiz yere gitmis ve orada piknik yapmistik. Deli gibi eglenmis ve resim cekilmistik. Ah ne gunlerdi, ah ben ne kadar cok egleniyormusumda kiymetini bilmiyormusum. Malesef guzel seyler cabuk bitiyormus. Neden hala kimse zaman makinesini icat etmedi?

VE BIZ BUYUDUK KIRLENDI DUNYA
Nedense yaz bitip kis geldiginde baglantilar yavas yavas kopmaya basliyor. Ilk bir iki ay bulusursunuz, veya telefonda gorusursunuz sonra herkes kendi dunyasina dalar. Ilk zamanlar okuldu, sonra bunun yerini is hayati aldi.

Kankim Ibeking cocukluk askiyla evlendi simdi bir yasinda oglu var. Diger bir arkadasima ablamin sayesinde kavustum. Bir seminerde karsilasinca en azindan irtibat icin mail adresi ile irtibata gecebildim. Onunda evlendigini ogrendim. Aramizda en akilli olani oydu. Sakin ama uyumluydu. Sanirim ilk arabasi olan kiside oydu. Zaten arabayla ilgisi de bir isi var :) Kucukken onun annesinin ve ablasinin balkondan ona seslendiklerini hatirliyorum. 'Hadi, yemek hazir' diye seslenirlerdi. Bir de hep sepet sarkitirlardi asagiya. O zamanlar merdiven inip- cikmak hepimize zor gelmistir. Anneeeee, para versene...anneeeee, topu atsana...anneeeee, su versene!!! seklinde seslenislerimize..'hadi eve gel artik... , hadi yemek yiyoruz...., al su parayi, git bakkaldan ...' cumleleriyle karsilik aliyorduk.


Tutugum askerligini yapip geldi. Buraya geldikten sonra irtibatim kesildi. Bir arkadasimi en son babasinin cenaze toreninde gormustum cunku Italya'da yasamaya karar verdi.


Balkondan konustugum, surekli kahvalti yaptigim, birbirimizin suslenmelerini bekledigim arkadasim Izmit'te kayiplara karisti. Onunla da en son buraya gelmeden once telefonda gorusmustum. Hatta tasindigi halde ona ulasmayi basardim.

Ilk ciktigim mahallemizin yakisikli delikanlisi askerden sonra nisanlanmisti ve ondan sonra ki seneler pek gormedim. Sanirim o da artik evlendi.

Yasi bizlerden buyuk olan ama son senelerde bizimle takilan arkadasim artik evlenmis midir bilemiyorum.


Iki tane ablasi olan, o siralar Yakamoz donemi oldugundan surekli rock dinledigimiz, birbirimizie gunluklerimizi okudugumuz, bana ilk askimla ilgili olarak arabuluculuk yapan arkadasim bir iki sezondan sonra gelmemeye baslamislardi. Onunla kisin cok gorusmustuk cunku yakin yerlerde oturuyorduk. Tabi sonra yine gorusmeler seyreklesti ve sadece Taksim'de tesaduf karsilasmalar basladi.

Evcilik zamanlarindan bir arkadasim Istanbul'dan baska bir cocukluk arkadasimla lisede tesaduf arkadas oldularda o sekilde ondan haber alabildim.

Oyle boyle derken kimiyle ara sira kimiyle hic gorusememeye basladik.Cok sayida 'bir zamanlar, o siralar, tesaduf' kelimeleri kullandigimi biliyorum ve 'keskeler' yerine 'iyi ki' kelimelerini iste bu zamanlarim icin kullaniyorum.


Bu kadar uzun surecegini bilmiyordum bu yazinin. Ama Cinarcik deyince anilarim iste boyle depresiyor benim :)

~CINARCIK 3. Bolum


KUMLUKSimdi bu kumluk dedigimiz yerde neresi degil mi? Yani Cinarcik tabiriyle 'kumluk'.

Kumluk arabayla 10 dakikadan az suren, minibusle ise yaklasik 15-20 dakikada ulasabildiginiz kum plajdir. Dilerseniz bisikletinizle gelirsiniz. Hatta aksamustu bisikletinizi koylerin icine dogru surup oradaki elma agaclarindan elma toplayabilirsiniz.


Burada apartmanlar cok olmaz(di) sonradan oralari da talan ettiler.

Plajda sirayla cardaklar vardir. Bu cardaklarda yemek yer, arkadaslarinizla cene calar, kagit, tavla oynarsiniz. Dileyen sezlong kiralar, dileyen surekli kum temizligi yapmayi goze alarak havlularini kumun uzerine serer. Aksamustu cikan ruzgar icinde terlikler ve cantalar havlunun uzerine birakilarak onlem alinilir.

Kucukken deniz sefalarimiz haftasonu babam gelince daha da senlenirdi cunku bizi kum plaja gotururdu. Uc kardes baslardik cukurlarimizi kazmaya. Sonra bu cukurlar gitgide buyur ve birbirlerine yakinlasirdi. Sonra babamin yardimiyla dev cukura donusurdu. Gitgide hunerimiz artmis ve o cukurlari ev sekline sokmaya baslamistik. Bazi yerleri tumsek birakip koltuk sekline sokuyor bazen kopruler kurup oda oda ayiriyorduk.

Ortaokuldayken ben ve kardesim Enka'nin jimnastik bolumune gitmistik uc sene boyunca kis aylarinda. Ben ritmik jimnastik istesemde yasimdan dolayi beni digerine koymuslardi. Taklalarin tum cesidinden, kopru yapmaya, amuda kalkmaya, amuttan kopruye inmeye ve tum serit boyunca bu hareketi tekrarlamaya, ters koprulerle ayni seyi yapip degisik parendeler atmaya kadar herseyi yapiyorduk. Hatta parelel denen alette bile maymun gibi ucmaya baslamistik. Hersene sonunda burs kazanip ust bolume gecerdik. Bu bolumde denge aletinde atlayip ziplamaya, ellerini kullanmadan parende atmaya kadar degisik seyler icerirdi. Ama biz sadece birkac hafta devam edebilirdik cunku Cinarcik sezonumuz acildigindan Istanbul'a ugramazdik okul acilincaya kadar.

Bu taklalarimizi ya iskeleninin oradaki cocuk parkindaki alette atardik yada kumluga gittigimizde sonsuz kumlarin uzerinde. Kumlarin uzerinde olunca dusunce canimiz yanmazdi ve deli gibi taklalar ata ata denize kadar gider oradan denize ucarcasina atlardik. Oyle oyunlar oynayarak cok guzel bronz bir tene sahip olurduk. Buyudukce yatip guneslenmeye basladik, milletten duydugumuz uyduruk gunes yagi birlesimleri uyguladik. Kola ile bronzlasmaya calisirken arilarin istilasina ugradik. Ne yaparsak yapalim hic bir zaman o kivamda bir bronzluga sahip olamadik.

Bizim kumlugun biraz ilerisinde, kivirilarak gidilen Esentepe yolu uzerinde bes agaclar dedigimiz piknik yerimiz vardi. Birbirlerine yakin agaclar daire seklinde bir araya gelmisler ve ortasi bos kalmis. Biz genelde kumluk sonrasi veya hava plajda duracak kadar guzel olmadiginda veya deniz cok pis oldugunda buraya piknik yapmaya giderdik. Orada uc kardes deli gibi oyun oynardik.

Ablam yedi sene uzerine Cinarcik'a gitti gecen haftalarda. Oranin resmini cekmis. Bizim bes agacimizi hala yerinde gorunce cok mutlu oldum. Zaten o resimleri gorunce istaha gelip uzun zamandir yazmak istedigim bu yaziyi yazmaya basladim.

Bir gun kumlukta uc kardes sirt ustu yuzme yarismasi yaptik. Ben kazanma hirsiyle kulaclarimi attim da attim. Ablamin ve erkek kardesimin bana seslendiklerini duydugumda artik ben kazandim diyerek pes ettim. Ama bir turlu ayaklarim yeri bulmadi. Ben guluk guluk seklinde dibe dogru gitmeye devam ettim ve panikledim. Sonra farkina vardim ki ben geri geri giderken meger paralelligimi bozmusum ve aciga dogru gitmeye baslamisim. Ablam ve kardesimde beni uyarmaya calisiyorlarmis bagirarak ama ben suyun icinden ne dediklerini anlayamamasim. Evet, o gun gercekten korktum ve belli bir sure acilmaktan cekindim. Sonra tekrar eski rutinime geri dondum gerci ama o gun bugundur hic bir seyi hirs yapmamayi ogrendim. Fazla his insana zarar veriyormus, onu ogrendim.

Buyudukce artik neredeyse her gunumuz orada gecmeye basladi diyebiliriz. Hatta ara sira mahallemizin oradan denize giriyorsak bize tuhaf gelirdi. Buraya gelme yasi, kose basinda cekirdek citlatma ve hemen sokaginizin onundeki taslik sahilden artik ailenizinin dizinin dibinden giremeyeceginiz yastir. Taslik sahil cok genis olmadigindan kardeslerimize yer acmak durumu soz konusudur.

Kumlukta saatler gecirebilir ve cok kolay arkadasliklar edinebilirsiniz. Burasi piyasadir. En meshur piyasa yeri Arkadas Bufe'dir. Bu cardaklarda aksama kadar cistak cistak gunun muzikleri calar, bazilari kalkip dans eder, bazilari sarkilara eslik eder. Buradan kimler gelmis, kimler gecmistir. Burak Kut unlu olmadan Baby face'i ile buralarda cok vakit gecirmistir mesela. Kiz kardesi ise guzelligi ile bircok kisinin kalbini calmistir.

Butun yazi orada gecirip hic bronzlasmamis olabilirsiniz. Ozellikle gecelerinizi club'da gecirip (ki bizim zamanimizda club degil disko denirdi ve bende oyle yazmaya devam edecegim) sonra cila atmak icin kumluk tarafinda oyalaniyorsaniz, ertesi gun gec kalkiyor ve gec geliyorsunuz demektir. Ayrica guneslenmek yerine cardakta birseyler tikiniyor, kolanizi biranizi iciyor, kagit oynuyor, gelene gecene bakiyor, aksamin havadislerini paylasiyorsunuzdur.

Aksamustuleri de ayri bir keyiflidir. Aksam gunesi hafif ruzgarla birlikte sizi oksarken sahil giderek tenhalasmaya baslar. Eger minibusteki o kargasaya katilip makara girgir donmek istiyorsaniz veya gun boyunca gozunuze kestiridiklerinizle ozellikle tanismak ve takimak istediginiz kisiler varsa herkesle ayni saatlerde kalkmalisiniz.

Arabasi olanlar gecis toreni yaparlar ve birkac kez turlarlar. Onlara otostop cekebilirsiniz. Ayni sey karsi taraftada varsa durup sizi alirlar zaten. Bazen oradan rastgele gecen birinin arabasina da binebilirsiniz. Orada bu otostop cekmeler tuhaf degil dogaldir. O yuzden iciniz rahat olabilir. Biz bir kere piknikten donen bir ailenin kamyonetine binip kasada oturmustuk. Yol boyunca orada bulunan topla oynayarak eglenmistik. Eger bu sahsiyetler supheli tiplerse genellikle farkli bir sokakta inersiniz sizin sokaginizi ogrenmesin diye. Bazi akillilarin arabanin tepesinde t-shirt, cuzdan, hatta sise unutarak hareket ettiklerinizde cok gormusuzdur.

Haftasonlari Cinarcik'in cogu yere yakin olmasi dolaysiyla haftasonu ziyaretci sayisindan artis cok fazla oluyordu. Bazen igne atsan yere dusmez durumlari soz konusu olup eger erken saatte gelmediyseniz ne havlunuzu koyabilecek bir yeriniz ne de bufede oturabilicek bir yer bulma sansiniz oluyordu.

Yillar gectikce burasi oldukca kalabaliklasmaya basladi ve parali otoparklar yapildi. Otoparklarin oralara da bufeler konuldu. Bizim lahmacun yedigimiz biryer vardi. Orayi cok severdik cunku hem ucuz olurdu hemde ne kadar domates, sogan gibi sey istesek verirlerdi. Duydugum kadariyla daha bir neselenmis kumluk artik. Cem Ozer, Cemos adli bir cardak acmis.

Bu kadar populer bir yer olunca haliyle deniz oyunlari da cogalmaya basladi. Deniz bisikleti, kano haricinde banana, hamburger, jetski eklendi.

Deniz kenarinda yuruyenler artti, gencler civil civil oldu. Kesismeler, tanismalar ve flortlerin basladigi yerdir orasi. Sezlong sayilari cogalmis. Gunun geri kalani ve gecenin planlarini orada yaparsiniz.

Geceleri de kumluk aski devam etmektedir. Bar, disko sonrasi cila atma yerine veya asiklarin romantik dakikalar gecirme mekanina donusuverir. Toplasirsiniz arabalara, yolda sabaha kadar veya gec saatlere kadar acik market bulursunuz. Biralarinizi alip dogru kumluga gidersiniz. Havanin serinligine gore ister arabada, ister kumlarin uzerinde cilanizi yaparsiniz.

En sonlarda bir iskele vardir. Vapur yerine buraya kucuk balikci tekneleri filan yanasir. Bir kere arabayla bu iskeleye cikmisti benim cok sevgili arkadasim. Buraya arabayla cikmak yasaktir bu bir, ikinciside kendisi alkolluydu ve en ucuna kadar gidip oyle durdurmustu arabayi. Gec saat oldugu icin Allah'tan bizi ihbar edecek kimse kalmamisti ortalikta.

HASAN BABA - KARPUZDERE - YAYLAPiknik yapmak isteyenler icin ideal bir yer olan Hasan Baba, Liman tarafinin ilerisinde kalir. Tepelere cikarsiniz koylerin ve zeytin agaclarinin arasindan. Kivirla kivrila cikarken 'kendin pisir kendin ye' tarzi lokantalardan gelen kokular istahinizi iyice kabartir. En tepeye geldiginizde artik kucuk bir ormanin icindesinizdir. Ilk giris bolumune acik bir alan vardir ve burada top oynayabilir, ip atlayabilirisiniz. Etrafi ise agaclarla kapli olup tahta piknik masa ve oturma yerlerinin oldugu alandir.

Saga donup asagiya dogru giden yola girdiginizde dag suyunun aktigi kucuk bir cesme vardir. Kucucuk bir havuzla cevrelenen bu cesmeden suyunuzu doldurup havuzunda kavun karpuzunuzu veya rakinizi, diger iceceklerinizi sogutabilirsiniz.

Devaminda yine piknik yerleri bulunur. Keyfine duskun olanlar icin 'kendin pisir kendin ye' lokantasindan orada da bir tane vardir. Oranin asagilarina dogru indikce bogurtlenlerin arasinda bulursunuz kendinizi. Piknik alaninda ayrica park bolumude vardir. Burada dev boyutlarda salincaklarda toplu olarak sallanabilirsiniz. Hemen yaninizda piknik yapanlarin cocuklariyla oyunlar oynayip, komsuda piser bize de duser atasozune uyup birbirinize yiyecek ikram edersiniz.

Ben en cok annelere uzulurum. Geldikleri andan itibaren ise koyulurlar. Babalar sadece su getirme, mangali yakma islemini yaparlar ve daha sonra cocuklara oyun oynamada eslik eder veya yan gelip yatarlar. Anneler bir yandan sofrayi kurarlar bir yandan mangalda etleri cevirirler, yemek sonrasi bulasiklari toparlarlar, cayi koyarlar. Ancak cay icereken rahatlamislardir ama bu da artik donuse gecme saatine yakin bir saattir. Orada gecirilen saatlerden sonra eve geldiginizde pestil gibi yatarsiniz.

Karpuzdere adi ustunde bildigimiz deredir. Dagdan gelir ve denize akar. Sahile yakin bir
bolumunde arabayla girilebilen bir bolumu vardir ve burada herkes arabasini yikar. O buz gibi sulara ayaklarinizi sokmak bir iskencedir. Ayaklariniz uyusur ama yinede girersiniz.

Yaylanin adini bilmiyorum. Kivrila kivirla bir yoldan cikmistik arabayla. Babam goturmustu bizi. Cok kisa suren bir yol degildi. Yukariya ciktigimizda obek obek baglanmis odunlari hatirliyorum. Orada biraz vakit gecirdikten sonra asagiya inmistik. Araba cok camur oldugu icin Karpuzdere'ye ugrayip ondan sonra eve gitmistik. Bu hikayeyi anlatmamin sebebi babam ve dedim ilk defa kavga ettiklerini gormemdi. Rahmetli dedem hava karardigi icin bizleri cok merak etmisti. Biz gelene kadar annemin basinin etini yedikten sonra sira babami haslamaya gelmisti. O zamanlar cep telefonu falanda yok ki arayip haber veresin. Uc kucuk cocuk olunca meraklanmislar tabi ki.

O kadar kizmistiki babamla tartsitiktan sonra esyalarini toplayip kucuk kamyonetiyle ara sira yaptigi gezilerinden birine cikmisti. Kamyonetinin arkasi karavan gibiydi. Yataktan kucuk ocaga ve buzdolabina kadar herseyi vardi. Bu ciktigi geziler genellikle Gemlik, Armutlu veya Termal taraflarina olur gunlerce gelmezdi. Dedem enteresan bir kisilikti.

UCREISLER ve CINARCIK LISESI
Ucreisler bizim evden yuruyerek on dakikadan az surer. Cinarcik Lisesinden sonradir. Buranin onemli olmasinin nedeni oradaki cay bahcesidir. Onundeki cesmeden soguk suyunuzu icip serinlersiniz sonrada kat kat olan bahceye gecersiniz. Daha cok genclerin ugrak yeridir ve agaclarin altinda denize karsi pufurdek bir ortamda iskambil kagidinizi, tavlanizi veya okeyinizi oynar cayinizi yudumlarsiniz.

Aksam yuruyuse cikanlar buraya kadar yurumezler. Genelde lisenin oralardan geri donerler cunku dukkanlar azalmistir ve bakilacak birsey kalmamistir. Burada oturanlarin tipik bir ozelligi vardi o zamanlar. Daha dogrusu oradan denize girenlerin yaptigi bir davranis. Kendilerine ozel bolmeler ayirip taslari ozenle ayirmak ve kendi ozel guneslenme sahasini yaratmak gibi. Bazilari sezlonglarini bile orada birakiyordu. Hatta kimisi abartip beton bile dokturtmustu.

Cinarcik Lisesi sahil kisminda olan tek okuldu. Bildigim kadariyla da tek lise. Burada mahalle maclari yapardi bizim arkadaslarimiz. Bizlerde onlari seyredip tezahurat yapardik. Bu maclar yuzunden cok mahalle kavgalari cikmistir. Yan mahallenin cocuklariyla anlasamazsiniz. Ama diyelimki birkac mahalle ilerideki bir mahalle ile kavgalisiniz o zaman yan mahalle ile koalisyon olusturursunuz. Dusmanim dusmani benim dostumdur yerine, uzak dusmana karsi yakin dusmanla guclerinizi birlestirirdiniz.

Buyudukce bu kavgalarin yerine yan mahalledeki delikanlilarla, genc kizlarla flort donemi baslar ve bu kavgalar son bulur ve yenge, eniste muhabbeti baslardi.

Belediye, Cinarcik Lisesinin bahcesini daha sonra otopark ve cay bahcesi olarak kullanmaya baslamisti ve burasi ucuza cay icip oturabileceginiz bir yer haline gelmisti.

SOHBET
Gencligin toplanma merkezi. Ucresilerden sonra kat kat evlerden hemen once deniz kenarinda bir cay bahcesidir sohbet. Adi ustunde sohbet yeridir.Caniniz kagit, tavla, okey oynamak istediginde solugu burada alirsiniz. Ucreislerden daha populerdir cunku nerdeyse tum Cinarcik gencleri oradadir. Onunden denize girebilme sansiniz vardir ustelik. Fakat genelde piyasa yapmak icin oraya gidersiniz.

Nerdeyse herkes birbirini tanir. Hic kimseye 'oraya gidiyorum' deyip plan yapmaniza gerek yoktur cunku genelde herkes oraya ugrar. Kumluk oncesi, kumluk sonrasi veya yagmurlu havalar en kalabalik zamanlaridir. Yer bulanlar sanslidir zaten giden saatlerce kalkmadigindan oturmaya yer bulamazsiniz ve bir parti havasinda ayakta takilirsiniz ve sagdaki soldaki masalardaki arkadaslarinizin masalarina ugrarsiniz.

Tabelasinda Sohbet Aile Cay Bahcesi yazar ama aileler sadece aksamlari olur. Aksamlari piyanist santor bilmem kim esliginde cafe&bar'a donusur. Gerci ben hic aksam gitmedim ama gunduz ki gencligin orada olmadigini biliyorum. Cunku genelde herkes ayni diskoda bulusurdu. Bir sezonda genelde iki disko olmasina ragmen hep bir tanesi daha cok revacta olurdu. Detaylar diskolar&barlar bolumunde.

DISKOLAR &BARLAR
BINBIRDIREKIlk hatirladigim hatta ilk gittigim disko. Oraya ailelerimiz ara sira izin verirdi. Daha kucuktuk, sanirim ortaokul zamanlarimiz. Bir arkadasimin malesef babasindan tokat yedigini hatirliyorum cunku nereye gidecegini haber vermemis ve ailesine panik yasatmisti. Uzucu ama o tokati yemisti.

Bir tane dag yolu uzerinde vardi. Biz kucuklerin aksamlari takildigi Rio (dondurma&pastane) oldugu sokagin tepedeki kosesiydi. Pistinin kenarlarinda direkler vardi. O direkleri hatirliyorum cunku bana mikseri hatirlatirdi. Sanirim ismi Raket'ti. Biz Rio'daki yakisikli cocukla ilgilenirken oraya ablalarimiz yukaridaki diskoya giderlerdi.

SILEP
Yeni nesil Silep filan bilmez ama duymustur. Efsane gibiydi orasi. Silep, Limanda bulunan bir diskoydu. Gemi seklinde oldugu icin adi Silep'ti. Oraya ya dag yolunun devamindan ulasirdiniz, ya da limandaki en son evlerin arasindaki minik patika yoldan ulasilirdi. Kapida sira beklerdiniz iceri girebilmek icin. Damsiz almazlardi. Bazi erkeklere kiyak gecip onlarin iceriye sizle girmesine yardimci olurdunuz. Silep'in denize bakan ucdaki tarafi hem bar hemde ayakta takilma yeriydi. Ortasi dans pisti. Buralar hep acik hava diskolaridir. Dolayisiyla ikinci kat dedigimde bu asma kati temsil edecektir. Yukari cikip asagidakileri seyrederek dans edilirdi. Bazen konser vermeye gelenler olurdu.

YAKAMOZ
Yakamoz bizim hemen yan sokagimizda bulunan bir bardi. Burada canli muzik olurdu. Solist Burak, klavyede Serkan, elektronik gitarda Aykut'un oldugu grubun davulcusuna benim arkadasim asikti ama cocugun adini unuttum. Zaten butun kizlar bu gruptakilere asikti. Bende Serkan'a asiktim.

Cuma - Cumartesi aksami Silepte isek diger her gunde bikip usanmadan onlari dinlemeye giderdik. Repartuar ayni olurdu ama bize hic farketmezdi. On saflarda en asik kizlar otururdu veya onlarin kiz arkadaslari. Orada barda calisan bir cocukda bana asikti ve bana hep icki ismarlardi.

Gozde mekan Yakamoz'da iki ya da uc sezon bu grup cikti. Itiraf edeyim bende iki yaz platonik olarak Serkan'a asiktim. Bir keresinde ona birsey sorma bahanesiyle konusmaya gitmistim. O sene onlarin yerine Mert'ler caliyordu. Bende sadece bir gece konser vereceklerini duymustum. Kumluktaydik, ve benim ona asik oldgumu bilen butun arkadaslarla Arkadas'ta oturuyorduk. Ben bunu havlusunda oturmus etrafi seyrederken gordum. Kimseye birsey demeden masadan kalktim ve ona dogru gittim. Ama kalbim kalbin oldugu yerde degil sanki butun vucudumda carpiyordu. Bacaklarim tir tir titreyerek ona dogru egildim ve hangi aksam calacaklarini sordum. Cevabi hatirlamiyorum bile ama donus yolunda bana tuhaf tuhaf bakan arkadaslarimin yanina gitmek yerine direkt duslara yonelip basimi suyun altina sokmustum. Hatta nasil bulduysam Istanbul'da nerede oturduklarini ve telefonunu bulmustum. Ara sira arayip Serkan'i istiyordum. "Alo, aloo...' dedirttirip telefonu kapatiyordum. Biz kizlar ne kadar tuhafiz. Erkeklere Allah sabir versin yani. Onlar bizim kadar sacmalamiyorlar sanki :)

Simdi dusundukce komik geliyor . Sanki dunyaca unlu biriyle konusmusum. O zaman sanirim liseye gidiyordum. Universitedeyken okul kantininde oturmus klip seyrederken Kargo grubunun klibi cikmisti. Ben bir heycan ayaga firlayip bas bas bagirarak iste size anlattigim platonik askim Serkan bu diye tum arkadaslara anons gecmistim. Koray'in arkasinda klavye caliyordu, gozlerime inanamiyordum. Hatta Yakamoz zamanlarinda sirf onu iki saniye goreyim diye mahallerinin onunden gecip duruyordum. Dusununce cok guluyorum ben o hallerime. Ama o zamanlar acayip onemliydi boyle seyler bizler icin. Her yasin ayri bir tuhafligi yok mudur zaten? Bu arada resimlere dikkat ettim bizimki 'sapkasiz cikmam abi' vaziyetindeymis.

Resimleri Kargo Online'nin affina siginarak oradan araklamis bulunuyorum.
Mert'inde en belirgin ozelligi tight giymesiydi. Acayip seksi olurdu. Bazen iyice gaza gelip t-shirt'unude cikartirdi ve butun kizlar ciglik cigliga olurduk. Yine simdi sacma gelen ama o zaman icin cok onemli seyler kivamindan bir durum yani :) Mert digerlerine gore daha sicak kanliydi. Her zaman gulumser, herkese selam verir ve konusurdu. Gruptaki diger cocuklarda onun gibiydi. Bascilari bana cikma teklfi etmisti ama hosuma giden bir tip olamadigindan sadece arkadas kalmistim.

Sonra Yakamoz Bidon diye bir yer oldu. Disko havasi verdiler. Bu sefer ses cok daha fazla olmaya basladi. O yuzden surekli polis gelip gecer oldu ve uyarilara basladi. Bir ara yine tarz degistirdiler ve canli muzik olayina dondu. Daha bir VIP kivamina geldi. Iceride masalar, mum isiklari, kapida bodyguard'lar. Istanbul'da popcularin ciktigi mekanlara benzer bir hale getirip Aydin tarzinda sarkici getirdiler. Ama hic bir zaman bu degisimler Yakamoz'un yerini dolduramadi.

KALIMERA
Kalimera Yunanca 'merhaba' demekmis. Bunu cok sonralari ogrenmistim. Ama o zamanlar bizler icin Kalimera bizleri gece gece dag yoluna yuruten mekanimizdi. Tepede, evlere cok yakin olmayan bir yere kurulmus diskoydu. Beyaz duvarlarla cevriliydi. Kapida giris parasini verdikten sonra icerinin los ortamina dalar ve baslamis olan muzige ayak uydururdunuz. Ama esas muzikler acilis muziginden sonra gelirdi. Saat 11 gibi ding donglar esliginde bir muzikle giris yapardi DJ. Gunun moda sarkilariyla dans ederdik.

Danslar hersene cesit degistirirdi. Bir sezon break dance firtinasi vardi, Mc Hummer'in 'You can't touch this' ini unutmamak lazim elbette. Bir ara 'yeke ke come on yeke yeke' gibi bir sarkiyla dans ettik. Bu yeke'lerin orjinalini hic ogrenemedim :) Sonra sadece kollarinizi bir saga bir sola sallardiginiz bir dans basladi sanirim 'pump up the jam' gibi bir sarki vardi. Bir ara Ace of Base'in 'All that she wants, the sign ve don't turn around' parcalariyla dans etmistik.

Tabi ki hepsinin ismini hatirlamiyorum ama bunlar googleda arama yaptigimda karsima cikanlar. Bir sezon, ozellikle 'I like to move it, move it' parcasi esliginde, kucuk gruplar yapip kendi etrafinizda ve done done ayak figurleri olan dans yapardiniz. Hatirladigim kadariyla o sarki populer oldugunda ya lise iki ya lise ucteydim cunku liseden bir arkadasimla walkman'e surekli bu parcayi koyar dans ederdik. Daha da sonra, Amadeus'den Kale'ye gecis zamaninda adini unuttugum duduklu sarki cikti ve parca esliginde ziplayarak pistin etrafinda donmeye basladik. Ondan sonra yerinizde sallanmaya baslardiniz.

Ben pistin orta yerinde dans etmekten hoslanmazdim. Benim favori yerim basamaklar olurdu. Kalimerada, basamaklardan sonra kalabaliktan bir turlu barmene ulasamadiginiz bar vardi. Tuvalete girmek vakit kaybiydi. Sonraki yillar birkac kez isim degistirdi, gozden dustu, tekrar ragbet edildi. Dedigim gibi her sezon bir yer daha revacta olurdu. Burada Yalovalilar, Cinarciklilar, yerliler, sezonluk tursitler kavgalari cikmaya baslayinca mekanlardan uzaklasma surecine girmis oluyordunuz.

Dag yolunda bir mekan daha acilmisti. Ismini hatirlayamiyorum (ablam hatirladi, SEZAR) ama lisenin bulundugu yerin ust kimindaydi. Mavi bir duvari vardi ve ismi orada bez afisle yazardi. Dar bir girisi vardi. Burasi diger mekanlara gore oldukca kucuktu. Sol tarafinda kucuk bir havuzu vardi ve gunduzde gelinebilirdi. Aksamlari ise icip icip havuza dusenler veya ozellikle atlayanlar olurdu. Burasida bir donemin en cok gidilen mekani olmustu. Etrafinda ve ust kisimlarinda dans edilecek, oturalacak yerler vardi.

AMEDEUS
Amedeus ilk olarak Kalimera zamaninda limanda bir apartmanin altinda bar olarak acildi. Aslina bakarsaniz iki Amedeus'un birbirlerine bagi var miydi bilmiyorum ama o barin adinin Amedeus olduguna eminim. Disko'ya gitmeden once bulusma yeri olurdu. Orada diger arkadaslarinizla bir araya gelir, bir iki birsey icer sonrada disko'ya giderdiniz. Daha sonra burasi kan kaybetmeye basladi.

Sonra limanin daha da ilerisinde Amadeus disko acildi. Gunduz havuza girebileceginiz, aksamsa eglenebileceginiz bir mekana kavusmustuk yine. Hal boyle olunca diger yerler itibarini yitirdi ve herkes Amedeus'cu oldu. Tozlu toprak yolunda araba park etmek icin ayri beklerdiniz, iceri girmek icin kuyrukta ayri beklerdiniz. Ama iceri girdikten sonra disardakiler umrunuzda olmazdi.

Sagdaki basamaklardan yukari ciktiginizda piste ve bara ulasirdiniz. Ortaligi soyle bir kolacan ederdiniz kim var kim yok diye. Hala sakinse en guzeli ickinizi alip girisin karsisindaki basamaklardan cikarak ulastiginiz havuz kenarina gitmek olurdu. Muzik canlanmaya basladiginda piste gider cilginlar gibi dans eder, millete bakardiniz. Ilerleyen saatlerde yorgunluk atmak icin tekrar havuz kenarindaki sezlonglara dogru yol alirdiniz. Guzel bir yerdi burasi. Kaliteliydi. Bir kac sezon sonra elbette burasi da digerleri gibi gozde mekan olma niteligini kaybedecekti.

Daha sonra oraya klube kilikli bir ev yapildi. Vali'nin evi denildi. Bazen kapanis saatinden sonra bazilari barda biraz daha takilirdi fakat gurultu oluyor hikayesinden sonra muzik bittigi andan itibaren hic vakit kaybetmeden diskoyi bosaltiyorlardi.

KALE
Amedeus hala revactayken acilmisti. Yeri kumluktan donerken yol tek yon sinirindan dag yoluna dondugunuz sokagin tepesindeydi.

Bazi forumlarda gordugum kadariyla hala orada ve tam gaz devam ediyorlar. Ilk acildiginda meraktan herkes bir ziyarete gitmisti. Ama hala Amadeus firtinasi devam ettigi icin Amedeuscular Kale'ye pek ragbet gostermediler. Sonraki sezonlar Kale guclenmeye Amedeus ise unutulmaya basladi. Artik hepimizin bir araya gelecegi mekan belli olmustu. Kale. Bu yaz duduklu sarkinin ikinci sezonuydu ve hala caliniyordu. Senelerle aram iyi degil, hafizam o konularda pek bir unutkan. O yuzden hatirladigim ufak detaylari veriyorum. Mesela hala kac yasinda diskoya gitmeye basladigimi cozemedim yani.

Kale, ismini tepede olmasindan ve gorunumunun ona benzemesinden dolayi almisti. Dikdortgen bir mekan olup pistin etrafinda basamaklar vardi ve yine tepeden insanlara baka baka dans ederiniz. Bazi bolumleri de yine yuksekte yapilmis ve masalar konmustu. Bar pistin devaminda bu masalarin oldugu yerin altindaydi. Herzaman cok kalabalik oldugundan icki almak bir dert olurdu. Aradan seneler gecmesine ragmen hala bu kadar revacda olmasi beni sasirtmadi degil acikcasi. Eger iyi bir DJ ile guzel bir muzik sunuyorsaniz mekaniniz tutulur. Buraninda havuzu olmasi en buyuk etkenlerden biriydi tabi ki cunku pis denize girmek istemeyenler oraya akin ediyorlardi.

KARAKEDI
Bir donemde Karazeytin sokaginin kosesindeki Karakedi adli mekana cok gider olmustuk. Orada canli muzik oldugundan bu sizin icki fiyatiniza yansirdi. Mekan ic ve dis oturma bolumleri dahil oldukca buyuktu. Genellikle haftaici takildigimiz veya dogumgunu kutladigimiz mekan olmustur.

KAKTUS-CINARALTI
Bu mekanlar daha cok ailece gidilip eglenilen yerler olmustur. Gunduzleri cay bahcesi aksamlari piyanistli, santozlu yerler haline donusuverir. Kendimi bildim bileli bu mekanlar vardi. Biz yine kahvaltiyi kacirdigimiz saatlere denk gelirsek kahvalti etmeye giderdik. Iskelenin limana giden tarafinda bulunurdu.

Oralarda mutlaka canli muzik olurdu ve bu mekanlar birbirleriyle rekabet halinde olduklarindan Cinarcik'in en gurultulu yerleriydi. Oradan gecerken birbirinizi duymaniz imkansizlasirdi adeta. Buradan simdi zamanin unlulerinden bazilari gecmistir. Bunlarin en unlusu Tarkan'dir. Evet, yanlis okumadiniz. Tarkan'in Turk Sanat Muzigi okudugu zamanlardir. Daha kil oldum abinin piyasalara ulasmasina birkac sene vardir ve Tarkan Cinarcik'ta sahne almaktadir. Mekan herzaman dolu tutabilme becerisi daha o zamanlardan vardi. Bizim jenerasyon degil ama bizim abla ve abilerimiz giderlerdi o zamanlar. Biz sadece kapidan bakardik ara sira onlara. Eger o anda unlu bir sarkici varsa ve konsere gelecekse genelde bu mekanlar ayarlanirdi.

NILTON
Nilton'da Kaktus ve Cinaralti gibi canli muzik yapilan mekanlardandi. Bu mekandanda unluler cikmistir.

En unlusu Fatih Urek olmustur. O zamanki sahne kiyafetlerine gore ben onu Zeki Muren'e benzetirdim. O sahne aldiginda mekan oldukca dolu olurdu. Yilan dansini orada yaptigini hatirliyorum. Rezervasyonsuz yer bulunmazdi. Onun saati geldiginde icerisi gorunmesin diye perdeler genellikle kapatilirdi. Arada sirada kafanizi iceriye sokup bakmaniza musade ederlerdi kapidaki gorevliler. Ekstradan gunduzleri hanimlara matine yapardi. Bizim mahalledeki birkac teyze mudavimiydi onun.

Emrah'in kucuk Emrah oldugu zamanlarda o da gelir Cinarcik otelde kalirdi. Bir iki unlu dansozde bu mekanlarda gosteri yapmislardir. Yani Kisacasi Cinarcik unlulerin unlu olmadan once sahne alip, kendilerini gelistirdikleri yerdi diyebiliriz.

GAZINO - RESTORANT- CAY BAHCESI- BUFE - PASTANE - KURUYEMISCI

KAYA GAZINOSU
Bu gazinoda gunduzleri cay bahcesi olarak servis yapip karanlik indigindede gazino olarak hizmet veren bir mekandi. Ozellikle iyi musteri yapmis, mekani dolduran bir piyanist santor varsa burada da perdeler kapatilarak icerinin gorunmesi engellenirdi. Sunnetten evlilige kadar tum dugun tarzi eglencelerede ev sahipligi yapan bir mekandir. O yuzden yerli halkin daha cok tercih ettigi bir mekandir. Girisinde bir tavsanci amca olurdu ve o gunku kismetinizi cekerdiniz. Kosesinde taki satan biri vardi. Onun karsisindaki eczanede disariya tezgah atardi. Bir donem ise Kaya Gazinosunun pazar gibi kullanildigini hatirliyorum.

Cinarcik'ta biri dugun yapiyorsa mutlaka araba konvoylari bir kac kez kornalar esliginde tur atarlardi. Faytonlu donemde sunnet edilecek cocuk gezdirilirdi. Faytonlar yasaklaninca ortaya ahsapdan dekore edilmis bir araba cikmisti ve bazi cocuklari bu arabayla gezdirmeye baslamislardi.

CARDAK KEBAPCI
Kaya Gazinosunun hemen yaninda olan bu kebapcinin kebaplari ozelliklede iskenderi gercekten cok guzeldi. Sahibi tanididigimiz oldugundan demiyorum bunu gercekten guzeldi. Ali abi bir yaz kardesimi komi olarak ise almisti azicik is ogrensin diye. Ali abinin babasi Serce dede ve benim dedem cok iyi arkadaslardi. Biz rahmetli Serce dedeyi kendi dedemiz gibi bilmistik.

Burasi aksamlari oldukca yogun olan bir kebapciydi. Daha sonra disariya fast food tarzi cabuk servis yapabilmek icin camli bolme acmislardi. Ogrendigime gore artik burasi kapanmis.
Onun biraz ilerisinde de bir kebapci vardi. Kapi seklinde oyulmus agac oranin kapisiydi. Oraya da tek tuk gitmisligim olmustur.

Birde iskelenin orada Bursa Kebapcisi gibi ismi olan bir tane vardi. Adini tam hatirlamiyorum ama oraninda kebaplari guzel olurdu.

Liseye dogru giden yolda Manav Osman'dan birkac sokak ileride bir ara annenizin mutfagina benzer birsey vardi. Kendin pisir kendin ye tarzindaydi. Annem bir keresinde masayi oyle bir toplamisti ki bir tek bulasiklarin yikanmasi kalmisti. Bizde dalga gecmistik biz yalar birakiriz diye.

LIMAN RESTORANT
Cinarcik'in en pahali lokantasiydi. Balik lokantasi olup limanda bulunmaktaydi. Sadece bir kere gitmek kismet olmustu. Hala durup durmadigini bilmiyorum.

PIZZACI
Iskelenenin orada bir tane pizzaci vardi. Caniniz pizza, hamburger cektiginde oraya giderdiniz. Orasida daha cok genclerin takildigi bir mekandi.

PASTANE
Ozlem Pastanesi genellikle kalabalik olandi. Ozellikle gec kalkip, kahvalti saatini kacirdigimizda ve artik oglen oldugu icin "brunch" yaptigimiz yer olurdu. Tabi brunch kavrami guzel Turkce'mizde yeni yer ediyordu ama biz o zaman ona brunch degil tembel kahvaltisi muamelesi yapiyorduk.

Bazende disco donusu aciktiysak ugradigimiz mekan olurdu. En cok iskelenin karsisinda pastane vardir. Diger yerler gittikce sayi olarak azalirlar. Fakat Cinarcikta 5 cayi muhabbeti cok oldugundan mutlaka yuruyerek ulasilbilecek mesafede bir pastane bulabilirdiniz.

Pastane disinda iki tane ekmek firini vardi. Bu firinlardan biri iskelenin oradan koy yoluna ciktiginiz yerdeydi, digeri ise Nilton carsinin orada. Buradan sicak sicak ekmek almak bir acidan kotudur cunku ekmekler o kadar citirdirlarki yolda farkinda olmadan yarisini bitirirsiniz. Bu firinlar kucuk bir ucret karsiligi sizin tepsilerinizi de firina atarlardi. Bizim diger yan sokagimizda ise kucuk bir lahmacuncu sizin hazirladiginiz ic malzemeyle lahmacun veya pide yapardi.

KURUYEMIS
Arzu sinemasina giderken almadan olmaz dediklerimiz arasinda olurdu. Iskeleye dogru kuruyemisci sayisinda bir artis olurdu. Biz cekirdeklerimizi genelde Guney kuruyemisciden alirdik.

ARZU SINEMASI
Iskeleden limana dogru olan tarafta ust yoldaydi. Bizim sokaktaki Figen sinemasi kapanali yillar olmustu artik. Bizde tabanlara kuvvet Arzu sinemasina giderdik. Genellikle hafta sonu film degisirdi. Cinarcik sahil boyunca hangi filmin oynadigina dair afislerin asildigi tabelalar olurdu. Oranin kantini cok pahali oldugu icin genellikle disaridan iceriye gazoz, cola, sokmaya calisirdik. Cekirdege karismazlardi pek ama digerlerini iceriye sokmak zor olurdu.

Eski tahta siralara oturdugumuz icin popomuz agrirdi filmin sonuna dogru. O yuzden bir yenilik yapip minder kiralamaya baslamislardi. Yada siz kazaklarinizi minder olarak kullanirdiniz. Populer film oynadiginda erken gitmekde fayda olurdu. Biletler numarasiz oldugunda guzel yer bulamazdiniz.

Film baslayana kadar herkes oradan oraya dolanip dururdu ve bir kokteyl havasi yasanirdi. Film ara verdiginde ise tuvalet ve kantin sirasi cok kalabalik olurdu. Cok uyduruk ve kucuk bir tuvaleti vardi. Mumkun mertebe ara olmadigi anlarda gidip isini halletmek en akillicasiydi.

Acik hava sinemasi olmasi cok keyifliydi. Cit cit cekirdek yer, millette sakalasir, belli bir sureden sonra usumeye baslardiniz. Bazi haylazlar ise disaridan iceriye savas acarlardi. Kafanizin tepesinden ucusan hatta bazen denk gelen yumurta ve domateslerden korunmaya calisirdiniz.

Babasindan tokat yiyen zavalli arkadasim ayni aksam hem yumurta, hem domates kurbani olmakla kalmayip pesinden tahta sandalyenin azizligine ugrayip birde pantolonu yirtilmisti.
Ilerleyen yillarda tahta sandalyelerden beyaz plastik sandalyelere gecerek az da olsa konfor yakalamistik. Depremden onceki yaz Ucreislerin dag yolu kismina bir acik hava sinemasi daha yaptilar ama oraya gitmek hic nasip olmadi.

LIMAN CAFE
Burasida yine okey oynamaya gittigimiz yerlerden biriydi. Limandaydi tabi ki. Peki bizim liman da ne isimiz vardi her Allah'in gunu ve aksami? Annemde sorup dururdu. Iste annecim cevabi :) Cunku orada oturan iki tipi cok begeniyorduk ben ve arkadasim ve o yuzden surekli o taraftaydik ve sabreden dervis muradina ermis misali en sonunda tanisabilmistik.

Zaten kose basinda oturdugumuz yillardan beri plaka ezberleme alsikinligimiz baslamisti. Su yakisikli, su yeni, sunun arkadasi yakisikli, tuh bunun kiz arkadasi varmis... Begendigimiz veya arkadas olmak istedigimiz plakalilarda yakin takibe alinirdi ve %90 basariya ulasilirdi. Ben o zamanlarki gunluklerime bu plakalari yazmisim hatta sifreli bir dilde birseyler daha yazmisim ama desfire edecek hic bir sey yazmadigimdan simdi yazdiklarimi cozemiyorum. Hala Da Nilly Code'u cozemedim.

Bu arada sunu farkettim. Ne kadar cok kagit, okey ve tavla oynadigimiz mekan varmis ve biz de ne kadar cok oynuyormusuz!

~CINARCIK 2. Bolum

BIZIM SOKAK, YADIGAR TEYZE VE KAVALCI AMCA, ARAP TURISTLER
Bizim sokakta Figen sinemasi vardi. Bizim apartmanda tam karsinda! Fakat bizim daire arka tarafa bakardi. Bizde yandaki komsuya gider onun balkonundaki masanin uzerine siralanir oyle film seyrederdik. Tabi o zaman ki yasimizin uygun oldugu filmlere. Yasimiz uygun olmadigi zaman zaten o balkona gecemezdik ama bizim balkondan kafamizi egerek az biraz goremeye calisirdik ucundan kosesinden.


Sinemanin yanindaki sari binada benim Izmitli arkadasim otururdu. Onun altinda da bizim sokagin kuaforu vardi. Daha sonra bu binayi yikip yerine apartman yapacaklardi. Fakat o doneme kadar biz o binanin altinda hep oyun oynamisizdir. Bazen cok ses yaptigimiz icin ust kattaki yasli teyze ve kizinin kafamiza bosalttigi sular yuzunden islanmisizdir. Kuaforun oglu bizim arkadasimizdi. Onun ablasida benim ablamin arkadasiydi. Annesi ise butun mahallenin hanimlarinin arkadasi. Bir sabah erken saatte birkac kafadar kadin kayik kiralayip balik tutmaya gitmislerdi. O aksam neredeyse butun mahalle bu baliklardan nasibimizi almistik.


Sinemanin diger yaninda bos arsa vardi. Butun cocuklar bisikletlerle tozu topraga katardik orada. Biribirini kovalamacalar, dusurmeye calismalar, BMX'leri olanlardan artistik sovlar. Ne ararsaniz vardi. Tabi toz kaldirdigimiz icin bagirip cagiran bizi kovalayan cok degerli apartman sakinlerini unutmamak lazim. Yazlik yerde ve mahallenin tek oyun oynanabilecek yerde toz kaldirmayalimda nerde kaldiralim? Daha anlayisli olan komsular ise biz oraya dolusmadan once arsaya biraz su serpip bu sorunu onlerlerdi.


Cocuklarin en buyuk dusmani ise Yadigar teyzeydi. Butun Cinarcik'in tanidigi bu yasli, surati burus burus olmus, salvariyla dolasan kadin bizim sokakta otururdu. Yadigar. Adli gibi sanida yadigar kaldi. Allah topragini bol etsin. Her sene yeni gelenin ilk sorularindan biri 'Yadigar hala yasiyor mu?' olurdu. Her nesil cocuga yetismistir. Bizim buyuk boylarin buyuk boylarindan bizim kucuk boylarimizin kucuk boylarina... Arkamizdan sadece patates degil tas bile firlatmistir.


Onun tek goz odali evinin yaninda da kucuk bir alan vardi futbol oynadigimiz. Daha dogrusu sut cekme oyunu. Tabi bunu o tezgahini onune katmis sokaktan ayri oldugu zamanlarda oynardik. Ne onunla yapabilirdik ne de onsuz. O da bizsiz yapamazdi. Onun hakkinda efsaneler cokdu. Hepimiz aslinda onun cok zengin ama cimri biri oldugu konusunda fikir birligine varmistik. Cocuklari ise sadece para icin analarini goremeye gelir diye dusunurduk ama hala emin degilim onun cocuklarini goren olup olmadigini. Bildigim tek akrabasi onun etrafinda dolanip duran coban kopegiydi. Ya biz buyuduk ya o artik satasmak icin cok yaslandi ve sakinlesti bilmiyorum ama biz Yadigar teyzeyle mahallenin kosesinde biribirmize hal hatir sorar olduk ve kucuk muhabbetlere basladik. Bu cok uzun devam edemeden aramizdan ayrildi.


Cinarcik'in diger unlu yasli kisisi ise 'kavalci amca' idi. Sabri Balkan'in Nilton tarafindaki subesi tarafinda, Mimoza Motelinin hemen onundeki araba parkinda bir arabasi vardi. Hatirladigim kadariyla sarimsi bir rengi olan cok eski model bir arabaydi bu. Antikaya benzerdi. Bu arabada havlu, yatak ortusu gibi seyler satardi. Bir tane kavali vardi ve onu calardi ara sira. Bu dedemin yasadigi donemlerdi. Dedem onunla gidip sohbet ederdi. 'Arkadasima gidiyorum ben' derdi ve saatlerce onunla otururdu. Kavalci amcanin bu arabali zamanini hatirlayan kac kisi var bilmiyorum cunku onu genelde bisikletimsi arabasiyla hatirlarlar. Mavi renkte buyukce bir bisiklete benzer ama pedallari el ile cevrilebilecek sekilde yukaridadir. Kavalci amca Nilton ve iskele arasinda gidip gelir ve hep o tanidik melodiyi calardi. Eminim bu melodi hala bircok kisinin kulaklarindadir.


Bir donemde Araplar cok gelirdi. Kocaman minibus gibi arabalari vardi ve en az dort cocuk olurdu. Boy boy siralanmis cocuklar ve yetiskin bayanlar gorunce acaba 2. esmi yoksa kizimi diye dusunmeden edemezdiniz. Bazen cok kalabalik olurlardi. Tabelalar bile Arapca olurdu. Iyi para harcarlardi ki esnaf severdi onlari. Zamanlar sayilari azaldi ve sonralari hic gormemeye basladik.


KOSE BASI CEKIRDEK CITLATMALARIMIZ
Her mahallenin bir kosesi vardir. Bizim mahallenin kosesi bence en eglenceli koselerden biriydi. Sag kosede Baris Kahvesi vardi. (Artik turku bar olmus) Burada istersen tenteli bolumun altinda oturup cay hopurdetebilir, isterseniz iceriye girip kumar oynayabilirdiniz. Tabi buradakiler genelde orta yasin uzerindeki kadin ve erkekler olurdu.Bizlerse soldaki apartmanin kosesinde otururduk.

Bu kosede bizden once ablalarimiz abilerimiz otururdu. Onlarin yasi ilerleyince artik mahalleye sigmaz oldular ve diskolara gitmeye basladilar ve yerlerini biz devraldik. Onlarin disko saatleri gelene kadar biz onlari seyreder eglenirdik.

O zamanlar faytonlar vardi Cinarcik caddelerinde. Iskeledeki park onlarin duragi olurdu. Ara sira sevmenize izin verirlerdi fayton suruculeri. Tek kotu seyi yollara biraktiklari kokulu imzalariydi. Herneyse, bu bizim abilerden bir tanesi one cikip faytonu durdurdu. Fayton durdugunda ise bir arabanin arkasina saklanmis 7-8 kisi cikardi ortaliga ve faytona binmeye calisirlardi. Tabi faytoncu amca isyanlarda.

En cok yuruyenlere yaptiklari sakalara gulerdik cunku genelde cogunlugu bu sakalara kurban giderlerdi. Iki kisi karsilikli kaldirimin kenarlarina gecer ve sanki ellerinde ip varmis gibi kaldirimin bir kosesinden obur kosesine dogru cekerlerdi ve gecenlere 'aman, dikkat edin ip var' diye uyari yaparlardi. Gecenler ise orada hakikatten ip varmis gibi ayaklarini kaldirip buyuk bir dikkatle gecerlerdi. Hic kimse 'ne ipi, niye yere ip'serdiniz' diye bir soru sormazdi.

Diger oyunlari ise ipin ucuna cuzdan veya para baglamakati. Biri egilip almaya kalkisinca onu cekistirirlerdi. Bu sakaya genellikle cocuklar duserdi. Yerde hic birsey olmamasina karsilik yinede yerde bir yeri isaret edip 'aman dikkkat' dedikleri zaman bile gecenler ayaklarini kaldirip sonra donup donup bakarlardi acaba ne vardi orada diye. Diger numaralari ise intihar susu olaniydi. Bir iki kisi sahil tarafindaki kaldirima gecip apartmanlardan birinin tepesine bakip sanki bir arkadaslari oradan atlayacakmis gibi, 'ya arkadasim atlama, kiyma kendine' gibi bagrislarina aldananlari seyretmek komik olurdu. Abartisiz her gecen kafayi kaldirip bakardi noluyor diye. Belki simdi gorsem aptalca gelecek bu oyunlara o zaman kosemizde cekirdek citlatarak kikir kikir gulerdik biz kucukler.

Kucuklerin eglenceleri bellidir. Saklanbac oynarlar, kovalamaca oynarlar. Biz bunlara ek olarak yedi duvar diye bir oyun oynardik. Sinemanin duvarina topu atarak oynardik. Yediye kadar degisik asamalari vardi.

Biz kizlar lastik atlamaya bayilirdik. Buldugumuz uzunca bir don lastigine karsilikli iki kisi ayaklarimiza gecirir oynun sekline gore yukariya kadar kaldirirdik. Beslere kadar, koltuk altina kadar, yok cin lastigi, yok japon lastigi, yok capraz... bir cok cesidi vardi. Yasimiz buyumeye basladiginda utanir olmustuk sokagin ortasinda gozler onunde oynamaya. Bizim apartmanin arka bahcesini goren olmadigi icin oraya kacip orada oynardik.

Onun disinda biz kagit oyunlarini ve tavlayi daha cocukken ogrenmistik. Kiz tavlasi degil erkek tavlasi. Yukarida Zeytin pansiyonun bahcesinde ise dansa davet oynamak 'kim kimi begeniyor'un eski usul magazin programi sayilirdi. Ara sira kucuk oyunlar duzenleyip bir tiyatro sovuda yapardik orada. Bir ara pamuk sekerci ve macuncu gelirdi mahalleye. Onlar geldigi zaman hemen annelerimize yapisip para isterdik.
DENIZ KENARI MACERALARIMIZ
Sahilde annelerimizle birlikte denize girdigimiz zamanlarimizda yunuslar gorurduk ufka bakinca. Zamanla onlari goremez olduk. Bazen denizalti gelirdi. Ama gelmeden once kendini hissettirirdi. Deniz durgunken bir anda dalga cikiverir ve sahili boydan boya yalardi. Dalgayi erken farkedenler kendini kurtabilse de mutlaka ya havlular islanir ya da terlikleri dalga kapardi. Cok eglenceli olurdu o dakikalar. Herkesde bir panik. Bazen kayiklarla yakinina gitmenize izin verirdi askerler. Eger iskeleye demirlemislerse uzerine cikmaniza izin verirlerdi. Ara sira ise sahil guvenlik gemisi demirlerdi iskeleye.



Her yaz taslik sahil bolumunun genisligi degisirdi. Bazen yola yakin tarafinda kumluk bolge ortaya cikardi, bazense oldukca dar olurdu. Sanki sahil cok kucuk degilmis gibi birde kayiklar olurdu sira sira. Kiralananlar degil de sahipli olanlar. Bazilarinin yerinden kimildatildigini bile gormedim. Bazilari ise neredeyse hergun kayikla acilirlardi. Onlar dondugunde yerinizi degistirmek zorunda kalirdiniz ve kayigi yerine koyabilmeleri icin yardim ederdiniz.

Sahil her ne kadar taslik olsada kenarda kosede az biraz kum olurdu. Benim en sevdigim sey bu kumlardan iskelede veya acikta demirlemis olan denizaltini veya yunus seklini kaldirima yapmak olurdu. Ben oyle kale, kule yapmazdim. Ellerimle o kumu elleyeyim, oksayayim, sekil vereyim isterdim. Heykel yapar gibi. Tamam, ara sira pasta da yapardim her kucuk kiz cocugu gibi ama bu epeyce suslu bir pasta olurdu. Dalganin cekildigi yerden alinan islak kumu ellerininizin arasinda ufaladiginiz zaman krema gibi dokulurdu. Sonra deniz kabuklarindan da diger suslemeler yapilir bulunun cubuk gibi seylerle de dogumgunu pastasina donusturulurdu.

Ilk zamanlarimiz kiyida yuzmekle gecti tabi. Azicik ileri gittiniz mi mutlaka sahilden bir anne hemen uyarirdi. Burasi taslik oldugu icin ayaklariniz surekli kayardi taslarda. Her cocugun ayagini mutlaka bir midye kabugu kesmistir. Bazende nereden geldigi belirsiz mazot parcalari olur ve ayaginizi siyaha bulardi. Bir donem plastik deniz ayakkabilari cikmisti da ayaklarimiz kurtarmistik.

Bu taslik bolumde en sevilen oyun cesitli taklalar atmak ve amuda kalkmak olurdu. Herkes marifetini gozler onune sererdi. Kim nefesini en cok tutacak, kim daha duz amuda kalkacak, kim dipten daha cok yuzecek, kim hangi kayayi kapacak vs. Ellerimizi basimizin uzerinde birlestirir ve Jaws olup ebelemece oynardik. Belli renkte tas bulup onu suyun dibine atip tas bulmaya calisirdik. Kendimiz vapur olur kiyiya yanasirdik. Kiyiya yuz ustu veya sirt ustu uzanip ayaklarmizi cirparak kopuk yapardik. Aramizdan biri o kopuklere dalip masaj keyfini cikarirdi. Biz ta o zamanlardan jakuzi keyfi yaparmisiz da haberimiz yokmus.


Birbirimize denizanasi atma gibi bir eglencemiz daha vardi. Zamanla igrenmeye baslamistim cunku bir iki kere yuzerken mayomdan iceri girmisti ve o vicik viciklik beni igrendirmisti. Sonra zehirli olduklarini ogrenince iyice sogumustum onlardan. Aciklarda bazen kocamanlari olurdu salkim sacak bacakli. Denizin sicakligina, sogukluguna, temiz veya pis olmasina gore denizanasi oranida degisirdi. Ama dalgalarin denizanasi seklinde vurdugu anlari gordugumu bilirim. Denizin ustu silme denizanasi kaplanirdi. Sahile inenlerin sordugu ilk soru 'deniz temiz mi, ikinciside 'sicak mi' olurdu. Eger sadece yosunlar yuzuyorsa o zaman deniz guvenliydi bizler icin.

Yosunlukta yuzme kivamina ermemiz cok uzun zamanimizi almamisti. Zaten tasligin hemen bitimindeydi ve ancak boyunuz kadar bir derinlikteydi. Ben oldum olasi sevemedim o yosunlugu. Sanki yosunlar ayagima dolanip beni dibe cekecekmis gibi gelir. Onun karanlik goruntusu beni urpertir. Seven arkadaslarin en cok yaptiklari olay ise dibe dalip midye cikartmak olurdu. Her sene bu yosunlugun genisligi degisirdi. Bazen genis bazen dar. Ayni sahil gibi.

Bu zamanlarda biz artik suda voleybol, istop gibi top oyunlarina gecis yapmistik. Erkekler ise sut atmacanin handbol versiyonu ile aslinda su topu oynarlarmisda biz yine yasimiz geregi anlamazmisiz. Deve guresi, kaydirmaca ve batirmaca gibi oyunlarda bu donemlerin oyunlarindadir. Artik ordek 'suya daldi zil caldi' oynuna veda ettigimiz onlari kardeslerimize ogrettigimiz devremizdi.
Dalgali zamanlarda denizin uzerinde yuzen salata gorunumlu yosunlardanda peruk yapardik. Dalga ciktigi zamanlar bizim en keyifli anlarimizdi cunku eglence baslardi bizim icin. En buyuk dalgalari bekler onlarin uzerine atlardik. Bazen dalgayla beraber kiyiya kadar sorf yapar gibi giderdik. Bazen pespese dalgalardan kendimizi bir turlu toparlayamaz su uzerine cikmak icin cirpinir soluk soluga kalirdik. Bazende dalganin siddetiyle kiyiya vururduk. Kiyida oturup kendini dalgaya birakmakta eglenceliydi. Her dalgada bir yana savrulurdunuz. Dalga cikacagini ufukta beliren koyu cizgiden anlardik. Zamanla o yaklasir ve dalgaya donusurdu. Genelde aksam ustu saatlerinde olurdu.
Yosunluktan sonra kumluk baslardi. Orasi en havali bolumdu. En cok yapilan sey dibe dalip kum cikartmak ve surekli boy vermekti. Bakalim kimin neresine geliyordu suyun seviyesi... Oraya kadar yuzup orada saga sola kulaclar atip degisik yuzme stilleri deneyerek yuzmemize kisilik kattigimiz zamanlardir. Kim daha cabuk yuzecek yarismasida o donemlere aittir. Deve guresi degil ama firlatmaca yaptigimiz yerde derinlik acisindan kumluktur. Bir kisi dibe dalar digeri onun omuzlarina cikar. Dipteki kisi kendini hizla yukariya iterek usttekini firlatir. Ustteki becerikli de beceriksiz de olsa farketmez. Atan kisinin hizina gore havada taklalar atma olasiliginiz hep vardir.

Ondan ilerisi dubanin oldugu bolum oldugu icin 'duba' diye adlandirdigimiz yerdir. Acilmak dersek bu dubanin oraya kadar gitmek anlamina gelir. Oraya kadar yuzenler ve orada duranlar daha da havali olurlar, kiyiya el ve ayak sallarlar. Ben oraya gitmekten pek hoslanmayanlardandim. Gitmisligim vardir ama cok az. Biraz tirsardim oradan cunku dubadan sonra sazlik dedigimiz kisim baslardi. Yani yosunlugun babasi diyebiliriz. Orasi hep cok koyu renkte olur ve beni urkuturdu.

Kayik kiralamak zevkli olurdu cunku hepimiz kayiga cikip atlardik. Mahallemizde birinin kucuk hiz motoru vardi. Genelde acikta baglanmis olarak birakirdi. Kendisi etrafta yokken herkes motordan atlama yarisina girerdi. Bu hiz motorunun sahibi olan bayana cogu kisi isminden sonra 'anne' sifatini eklerdi. Tam bir hanimefendiydi. Oldukcada zengin oldugu soylenirdi. Bu bayan seneler sonra benim universiteden bir arkadasimin halasi olarak karsima cikti.

Kayiklarin disinda deniz bisikleti ve kanolarda vardi. Bizimde bir botumuz vardi. Turuncu ve oldukca buyuk bir sisme bottu. Oyle ucuzlardan olup iki gunde patlayan cinslerden degildi. Asker botuna benzerdi. Rengi disinda tabi. Onu tek basimiza ilk baslarda tasimamiz zor olurdu. Sonra yontem gelistirerek onu da becerdik. Balkonda dururdu herzaman. Canimiz binmek istediginde balkondan asagiya sarkitmak suretiyle indirirdik. Camasir iplerinden destek alarak indirirdik. Eger kalabaliksak rahatca tasir tek basimiza isek sirtimiza alarak tasimaya calisirdik. Bir suru cocuk uzerine binmeye calisir ve atlardik. Eger canimiz pek kalabalik istemezse hemen biraz acilir kurekleri iceriye ceker kendimizi dubalardan birine baglayarak guneslenirdik.

Bir keresinde dalgaya denk geldik ve malesef kureklerle zapdedemedik ve akintiyla birlikte suruklendik. Ancak Ucreislere geldigimizde hakim olabildik ve kiyiya varabildik. Sonrada elimizde tasiyarak geri gelmistik. Botu balkona geri koymakda yine asagidan oluyordu. Eger evde kimse yoksa ipin uzun kismini yukariya dogru sallayip balkon demirinden iceriye atmaya calisiyorduk. Evde biri varsa isimiz kolaydi. Ya ipi yakalmaya calisir ya da yukaridan bir ip sallandirir, asagidaki de elindeki ipi o ipe baglar sonra sepet ceker gibi bot yukari cekilirdi. Uzunca bir sure bu botu kullandik ama o kadar cocuga bot dayanamadi ve en sonunda ilk patlagini verdi ve rahmetli oldu. Sanirim 3 yaz kullanabilmistik.


Deniz kenarinda yemek icmek de keyifli olurdu. Eger eve gidilip yemek yenmemisse veya surekli gecen simitci, misirci, dondurmaci amcalardan birseyler alinip yenmediyse annelerden biri eve gider cay demler, termosla getirirdi. Cocuklardan biri bakkala yollanir cocuklar icin mesrubat alinirdi. Bazilari yaninda ekmek arasi birseyler getirirdi. Eger cayi demleyen annemse kesin yaninda kedi bacagi dedigimiz hamur toplarindan getirirdi. Afiyetle yerdik ama bir kural vardi. Yemekten sonra en az yarim saat denize girmek yasakti. Kiyida oturabilirdik ama yuzmek sakincaliydi. Iste bu zamanlar bizim ayaklarimzla kopuk yapma anlarimiz olurdu.


SABRI BALKAN
Hava cok sicaksa hemen Sabri Balkan Roma Dondurmacisina gidilip dondurma alinirdi. Cocuklugumdan beri oradan yerim ben dondurmami. Mavi cercevesi olan bufe gibi bir yerdi. Cocuklar uzanabilsin diye bir cikintisi vardi onunde. Oraya cikip kafalarimizi uzatirdik. Hergun sanki ilk defa nasil dondurma koyduklarini gormus gibi heyecanla bakardik. Dondurmamizin parasini kendimiz uzattigimizda pek ozel hissederdik kendimizi. Biz buyuduk calisanlar degismedi. O yuzden ne yedigimizi bilirler ve biz sormadan baslarlardi koymaya ve her seferinde torpil gecerlerdi.

Hayatimda gordugum en fazla ve en degisik cesitlerin bulundugu yerdir orasi. Bu yasima geldim hala o kadar cesidi ayni anda yapanini gormedim. Belki Ben&Jerry'i gecememis olabilir. Her cesidin hakkini verirlerdi. Ben cikolata, karamel ve ozel uretim olan Santa Maria yerdim genellikle. Bazen Santa Maria'nin yerine degisik seyler istesemde diger ikilim degismezdi. Uzerine de bol sicak cikolata sosu ve findik. O sos soguyana kadar zor beklerdik yalamak icin. Bazende degisiklik olsun diye kagit helva arasinda alirdik annemin genelde yaptigi gibi. Sorardim her yaz, 'neden Istanbul'da acmiyorsunuz' diye. Her seferinde gulerek cevap verirdi Sabri amca, 'cok zor acamayiz biz oralarda' diye. O kulah kokusu basimizi dondururdu her seferinde. Yemessek olmazdi dondurmamizi hergun. Bazen abartip gunde 2'ye 3'e ciktigimiz olurdu.


Ben o dondurmanin tadini baska hic bir yerde bulamadim. Cogu tanidigimda ayni seyi soyler. Biz mi cok sadigiz dondurmacimiza yoksa hakikatten cok mu iyiler onu bilmiyorum. Benim fikrim cok iyilerden yana. Sevdigim bazi pastane dondurmalari olsa da ara sira, ayni tat degil kesinlikle, Mado bile o keyfi vermiyor bana. Oyle ozledim ki evden iskeleye, limana yurumeyi ve o sirada dondurmami yalamayi...ruyamda bile goruyorum zaman zaman. Yuruyusumu yapiyorum ama her ne hikmetse o dondurmayi yemek bir turlu kismet olmadi. Ya ruyamin sekil degisti, ya uyandim, ya da uyandirildim.

~CINARCIK 1. Bolum

Sevdigim Agaclikli Yol
Yalova sehir merkezinden Cinarcik istikametine giden yol.
Duz devam ederseniz Termal'e gidersiniz, saga donerseniz Cinarcik'a gidersiniz.

CINARCIK, genelde herkesin tabiri ile 'cocuklugumun, gencligimin gectigi yer' diye ozetlenir. (Bknz. ek$i sozluk http://sourtimes.org/show.asp?t=cinarcik )

Burasida web sitesi : http://www.cinarcik.org Tarihcesi disinda ben daha cok bilgi yazmisim. Yani burayi okuyarak daha cok bilgi edineceksiniz gibi gorunuyor :)


Oraya gidenin kalbinde yer etmis ve tiryakilik yaparak surekli gidilen bir yer haline gelmistir. Bebekken, cocukken gitmeye baslamis olabilirsiniz ve muhtemelen mezun olup is yasamina baslayana kadarda gitmeye devam edeceksinizdir. Tabi artik sadece haftasonlari ile sinirli kalacaktir bu gitmeler.


Tum yazi orada gecirme gunleri geride kalmis olacaktir. Belki daha da ileride seyreklesecekdir bu gitmeler. Artik buyudunuz ya baska yerleri kesfetmek arzusundasinizdir. Ve artik surekli birlikte takildiginiz insanlarda ayni durumda olduklari icin onlarsiz cekemezsiniz orayi. Herkes artik yabancilasmaya baslamistir.

Cinarcik nerdedir, neye benzer, nasil gidilir biraz ondan da bahsedeyim. Cinarcik Yalova'nin bir ilcesi olup Yalova, Armutlu arasinda bir yerlerde kalir. Izmit korfezi dolasilarak kara yoluyla 3 saat gibi bir surede ulasabildiginiz gibi Topcular- Eskihisar hizli feribotuyla da gidebilirsiniz.

Veya ben pufur pufur vapur sefasi yapmak isterim derseniz, Kabatas veya Bostanci'dan vapura binebilirsiniz. Her aksam adalara ugrayarak giden seferler vardir. Dilerseniz Yalova'ya gidip oradan minubusle Cinarcik'a ulasabilir veya direkt Cinarcik seferine binebilirsiniz. Bu yolculuklar 2-2,5 saat surer.

Daha hizli ve konforlu ulasim icin deniz otobusu tercih edebilirisiniz. Bu da 45 dakika surer. En rahat ulasim olmasina ragmen en zevksiz ulasimda budur bence. Biz arabayla Korfezi dolanarak geliyorsak o yol hic bitmezmis gibi gelirdi. Izmit'te her zaman annemlere Saray Helvasi aldirmak icin dil dokerdim. Korfezi gecerken burnumuzu tikayip, ogurup yine bozuk yumurta gibi kokuyor diye isyan ederdik. Belkide o yuzden yumurtayla aram iyi degil benim.

Yalova'dan gectigimizde Çinarcik'a varisimiza az kaldigini bildigimiz icin daha bir heycanlanirdik. En sevdigim bolum agaclikli yol ve sonrasinda seralarin orasiydi. Bazen annem oradan cicekler alirdi. Anneannemle geldiysek o da bayilirdi oradaki ciceklere. Eger tepelerde otlayan kuzular, dana yavrulari falan gorursek baslardi onlari uzaktan sevmeye. Veli Gocer arsalari tabelasini gectikten sonra bilirdik artik az sonra tepeden Cinarcik'i gorecegimizi ve baslardik sarki soylemeye. Daha sonra bu Veli Gocer tabelalari ve evleri artmisti. 1999 depreminde ise soyadi gibi bir cogu gocup gitti.

Cinarcik yazlik yeridir. Kisin orada yasanlar olmasina ragmen cogu dukkan ve mekan kapanir. Yazin ise okullar kapandiktan sonra hemen dolar, acilmasina bir hafta kala bosalmaya baslar. Evler genelde apartman tipidir. Ya sahibisinizdir ya da sezonluk kiralamissinizdir.

Genelde pansiyon tarzi konaklama vardir. Pansiyonlara gelenler o kadar mudaimlerdir ki onlarca senedir ayni pansiyonda kalmislardir, hatta ayni odalarda. Pansiyonlari sadece hafta sonu kiralayabileceginiz gibi sezonluk da tutabilirsiniz. Banyo ve mutfagi genelde ortak paylasim olup, ozel olanlarida vardir.

Onun disinda tek bir otel vardir. Cinarcik Otel. Evimizi sattiktan sonra ilk ve son olarak gidip kaldigim yerdir. Bir zamanlar su andaki unlu sanatcilarin konakladiklari yer olan bu otel gittigim ikibinbir senesinde dokuluyordu. Ne eleman vardi calisan ne de odanin icinde calisan dogru durust bir sey. Banyodaki lambanin icinde su birikmisti, artik siz dusunun gerisini. Onun disinda bir de Nilton Motel vardi Nilton carsisinda bulunan ki ben oraya hic girmedigimden yorum yapamayacagim.

CINARCIK ISKELESI
Iskele Cinarcik'in en onemli yeridir. Kocaman bir arsasi olup orada yeri geldiginde torenler yapilir, politikacilar konusma yapar vesaire. Ben bir keresinde mehter takimli bir solen yapildigini hatirliyorum.

Her oglen saat 2'de ve her aksam Kabatas ve Bostanci'dan birer saat aralikla kalkan iki vapur yanasir. Istanbul'a yakin olmasi sebebiyle her yaz artan bir yolcusu vardir bu vapurlarin. Yerlerde gazetelerin uzerinde oturarak yolculuk yapmak soz konusudur. Adalardan gecerken Jetski kullanan yasli bir bey size bir muddet eslik ederdi bir zamanlar. Cocuklar el sallardi vapurdan bu beye.

Martilar dolanirken vapurun tepesinde vapur icinde aldiginiz simitlerden parcalar atarsiniz onlara. Caylar evde alisitiginiz gibi degildir. Koyu ve acidir tadi ama yine de en az bir bardak icersiniz.

Bazilari erken demlenmeye baslar. Kagit oynarken viski icen mahallenizden amcalar gorurusunuz. Eger vapur kazara saga sola kayarsa hemen 'kaptan amca kesin raki iciyordur' diye suclanir.

Cuma aksamlari en kalabalik oldugu zamandir. Haftaici Cinarcik'ta denizin ve gunesin tadini cikaran anne ve cocuklarin babalari karsilama merasimi olur Cuma aksamlari. Vapur kalabalik, iskelede bekleyenler kalabalik. Bir ara vapurdan ilk ineni alkislama seyansi olurdu. Alkislanmak isteyenler cok oluncada hafif bir izdaham durumu yasanirdi.

Vapurdan inen saga sola bakinip sevdiklerini bulmaya calisirken, iskeledekiler seslenip gorulmelerini saglarlardi. Sonra kaldirimlarda bir kalabalik baslardi. Bavullar cekistirile cekistirile eve, motele, pansiyona ulasilmaya calisirlar.

Donusler ise genelde Pazar aksami olur. Gunesi, denizi, arkadaslari, aileyi birakip donmek cok zor gelir. Onceden bilet almak her zaman avantajlidir. Hem sirada uzun kuyruklar beklemek zorunda kalmazsiniz hem de son dakikalarinizi gec kalacagim korkusuyla gecirmezsiniz.

Yine tiklim tikis biner ve kendinize bu iki saatin rahat gecebilecegi bir kose ararsiniz. Aksam saati dondugunuzden disarida oturmak istemezsiniz cunku vapur hareket edince ruzgar cok olur ve usutur.

Bir kere oyle kalabalikti ki ancak filikalarin arasinda yer bulmustuk arkadasimla kendimize. Bir ara kaptan koskunun oradan beyaz uniformasiyla gorevli biri bize eliyle gelin isareti yapti. Biz hemen yukari ciktik tabi. Bizi kaptan koskunde agarladilar o yolculugumuzda. En tepede onlarin teras gibi kullandiklari yere deri koltuklarini cikarip bizi buyur ettiler. Taze ve mis kokulu caylarindan ikram edip muhabbetleriyle yolculugumuzu senlendirdiler.

Adalara geldigimizde iskele cok yogundu. Ada yolculari eger bizleri orada gorurse onlarda oraya cikmak isteyebilirler dusuncesiyle adadan ayrilana kadar iceride beklememizi rica ettiler. Adalardan ayrilirken aksam serinligi bastirmaya baslamisti ama biz orada oturup bizi selamlayan martilarla beraber yolculugumuza devam etmistik. Bu yolculugum en zevkli vapur yolculugumdu. Seneler gecmis olsada aradan, kaptana ve arkadaslarina tekrar tesekkur ederim.

Bir aksam daha kalayim diyenlerdenseniz, sabah vapurana yetismeye calisirsiniz. Ise gec kalmamaniz icin bu vapur cok erken bir saattedir. Gec kalanlar icin cok fazla sorun yoksa oglen 12 vapuruna biner geri donersiniz.

YERLESIM
Cinarcik iskelesi Cinarcik'i ikiye boler. Deniz tarafindan kiyiya baktiginizi dusunursek iskelenin sol tarafi Liman'a uzanir. Sag tarafi ise Nilton carsi ve Ucreislere giden bolumdur. Devaminda Karpuzdere, Kumluk olur ve koylere baglanir. Oradan Esentepe, Selale derken Gemlik, Armutlu, Bursa seklinde devam eder.

Deniz taslik olup sahilde tasliktir. Dort-bes basamak ciktiginizda kaldirim ve ana yol vardir. Bu yol en islek olan ana caddedir. Ucreislerin biraz ilerisine kadar dogru tek yondur.

Liman tarafi ise genelde sadece yaya trafigine aciktir. Sokaklar bu sahil yolundan hemen sonra baslar. Paralel olarak dizilmislerdir.

Genellikle on siradaki apartmanlarin altlari, cafe, cay bahcesi, bakkal, dukkandir. Sokaklar genelde dardir. Tepeye dogru iki tarafli siralanir. Ilk paralel sokak dag yolundan hemen once olan ve depremden sonra yaptiklari yoldur. Sonra yine apartmanlar. Bunlar yeni apartmanlardan olusur genelde. Eskiden burada apartmanlar cok seyrek olup genelde mustakil evler varmis ama zamanla muhendislerin parlak tekliflerine direnenemis bu ev sahipleri ve birer ikiser teslim etmisler evlerini. Artik yok denecek kadar az vardir.

Dag yolu arac trafigi icin ana yoldur. Kumluk, iskele, limani baglar ve minubusler burada isler. Sahil yolu tek serittir ve yazin kalabalik oldugunda aksamlari yol araba trafigine kapatilir. Aslinda bu uygulama deprem oncesine kadar liman bolgesinde yapilirdi. Depremden sonra gittigimde kalabaliktan dolayi bu uygulamaya gecmislerdi.

Dag yolu kumluk donuslerinde cok keyiflidir. Cunku indiginizde mutlaka bogurtlen caliligina rastlarsiniz ve sansliysaniz hala yiyebileceginiz bogurtlen kalmistir. Hatta arastirma yaparsaniz dut agacina bile rastlayabilirisiniz. Benim anlattiklarimin bir cogu 1999'dan oncesini kapsiyor. Ondan sonraki degisikliklere bende yabanciyim.

Cinarcik iskelesinin bir de yikilma oykusu vardir. Yasli iskele bir gun yolcu bosaltimi sirasinda daha fazla dayanamadi ve coktu. Ben goremedim ama bizim arkadaslar oradaydi. Hatta hep yolculari nasil kurtarip kahraman olduklarindan soz edip dururlar.

Hatta bir tanesi su efsaneyi yaymistir. Efendim, sozde adamin biri James Bond tip cantasini dusurmus denize, canta acilmis ve icinden yiginla para sacilmismis, ogrenmiski bu adam mafyaymisda (mismis da mismis)... Iskelenin yenisi yapana kadar limandaki iskele kullanildi.
Not: Resimler Mayis 2006'da ablam tarafindan cekilmistir. Resimleri konularina uygun yerlerine yerlestirmeye calistim o yuzden hepsine aciklama yazmadim. Iyi seyirler...